Küresel Isınmanın Çanları Bizim İçin Çalıyor

30 Ağustos 2014 Cumartesi

O r m a n v e S u İ ş l e r i Bakanlığı’na bağlı Meteorolojik Afetler Şube Müdürlüğü’nün verilerine göre; ülkemizde sekiz yıl içinde toplam 25 hortum meydana gelmiş. Bu yaz sıklıkla şahit olduğumuz ani ve şiddetli yağışlar ile çıkan hortumların temel sebebi ise; tahmin edebileceğiniz gibi küresel ısınmadan kaynaklanıyor. Küresel ısınmanın sonucunda ise şiddetli fırtına ve hortumların yanı sıra, barajlardaki su miktarının her geçen gün azalması ciddi bir potansiyel tehlikeyi daha ortaya koyuyor. Sağanak yağışların şiddetinden dahi etkilenmeyen barajların pek çoğundaki doluluk oranı, Türkiye’nin 50 günlük su ihtiyacını karşılamaktan ileri geçemeyecek düzeyde.
Kırklareli’nin Vize ilçesinde bulunan ve İstanbul’a su sağlayan en önemli barajlardan biri olan Pabuçdere Barajı için, son birkaç yıldır öngörülen tehlike, bugün gerçek oldu. Şu an yüzde 99.5’i boş olan barajdaki dip suyu miktarı yüzde 0.5 düzeyinde. Kurulduğu 2000’li yıllarda su miktarı 30 metre yükseklikte olan Pabuçdere Barajı’nın bugünkü akıbetine bir göz atalım... Barajın hazin sonu, sadece kuraklığa mı yoksa birkaç yıldır çalan tehlike çanlarına rağmen doluluğu artırmak için B ve C planları yapan yetkililerin elinden gelmeyen tedbirsizliğe mi bağlı? Üstelik Pabuçdere Barajı’nın kurumasının ardından benzer bir tehlike aynı bölgede yer alan Kazandere Barajı için de görünüyor. İstanbul Avrupa Yakası içme suyunun yüzde 26’sını karşılayan bu barajda da su miktarı yüzde 9.7’ye düştü. Alternatif planlar hızla hayata geçirilemezse birkaç ay içinde Kazandere Barajı’nı da kaybedeceğiz ne yazık ki... Mevcut göstergelere bakacak olursak, Büyükçekmece Gölü başta olmak üzere pek çok göl, akarsu ve barajlar kuruma noktasına gelmiştir.
İstanbul’da son dönemlerde sağanak yağış beraberindeki fırtına ve hortum gibi doğa olaylarını inceleyen Ulusal Hava ve İklim Tahmini Merkezi, meydana gelen bu etkilerin büyük ölçüde insan kaynaklı olduğunu açıklamış. ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’ne (NOOA) bağlı olan bu merkez, çevre ve hava kirliliğine yol açan etkenlerin özellikle hortumları tetiklediğini belirtiyor. Hava kirliliği, kömür gibi fosil yakıtların kullanımı, azalan yeşil alanlar ve artan karbondioksit miktarı ve nemli havanın soğuk hava kütleleriyle birleşmesi bu doğa olayını izlememize sebep oluyor. Parçası olduğumuz çarpık kentleşme ve gökdelenlerle beraber gittikçe azalan yeşil alanların rant ve çıkar peşindeki yeşil katilleri tarafından katledilmesine seyirci olmakla kalıyoruz. Bunun yanı sıra atmosferdeki ısıyı artıran sera gazı kullanımının da her geçen gün artış kaydettiğine ve çözüm önerilerinin uygulanmadığına bakacak olursak, mevsimlerin şaşan dengesine şaşırmamamız gerek. Kurbağanın sıcak su hikâyesi çoğunluk tarafından bilinir. Bilmeyenler ve hatırlamayanlar için ise kısa bir özet geçeyim.
Kurbağayı sıcak su dolu bir kaba atarsanız, anında tepki göstererek sıçrar ve kendini kurtarmaya çalışır. Aynı kurbağayı soğuk su dolu bir kaba koyarsanız orada öylece kalır. Suyun ısısını yavaş yavaş artırırsanız, kurbağa bunu fark etmez ve su kaynayana kadar çoktan ölmüş olur. Küresel ısınmanın yıllardır süregelen etkileri de bu hikâyeye benziyor. Benzer şekilde ısınmakta olan sularda dünyamız her geçen gün sona doğru yaklaşmaktadır.
Küresel ısınmanın, dünya üzerinde kutuplardan başlayarak yerkürenin dengelerini değiştirdiğini tüm iklim otoriteleri kabul ediyor. Türkiye bu iklim değişiminin beraberinde getirdiği, başta hortum olmak üzere, artık sıklıkla görmeye başladığımız yıldırım, şiddetli sağanak, sel ve dolu gibi ani afet boyutuna ulaşan meteorolojik olaylar, küresel iklim değişikliği, maalesef yaşamımızı tehdit eden boyutlara ulaşmıştır. Küresel ısınmadan en çok etkilenecek ülkeler arasında Türkiye ilk sıralarda yer almaktadır. Ne acıdır ki; alınması gereken tedbir ve önlemler yetersiz kalmaktadır. Kyoto Şartları’nın başta sanayileşmiş ülkeler ve gelişmiş ekonomiler tarafından yeterince ciddiye alınmaması; tedbirler konusunda ayak sürünmesi, önlemlerin kâğıt üzerinde kalarak yeterince içselleştirilememesi ve radikal çözümlerin alınmaması, günü kurtaran politikalarla yetinilmesi, Birleşmiş Milletler’in yaptırımları konusunda ortak kararların alınamaması, ortak politikaların hayata geçirilememesi, durumun vahametinin yeterince farkında olmamalarından kaynaklanıyor.
Ülkemiz açısından 2015 yılı kuraklığının bu yıldan daha fazla etkili olacağı tahminlerine bakacak olursak, acil eylem planlarının hayata geçirilmesi için bugünden atılacak adımlar bile geçtir. Küresel ısınmaya bağlı kuraklık, doğal afetler ve iklim değişiklikleri ile ilgili bilinç aşılamak ve farkındalık yaratmak için anaokulu sıralarına inmek, çocuk yaşlardan itibaren aileden başlayarak insanımıza ve çocuklarımıza çevre bilinci aşılamak ve eğitmek gerekmektedir. Ülkemizi yönetenler ise küresel ısınmaya karşı eylem politikalarını acil olarak hayata geçirmelidirler.
30 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu olsun.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları