Alev Coşkun

Cumhuriyet ilanı başlı başına bir devrim

29 Ekim 2018 Pazartesi

9 Eylül 1922, destansı bir halk savaşının zaferle sonuçlandığı günün tarihidir. Bir yanda padişah, bir yanda isyancılar, bir yanda da işgalci güçlere karşı üç cephede savaş verilmişti.
Bu savaş, temelde günün süper güçlerine karşı verilen anti - emperyalist bir savaştı.
Zafer’den 51 gün sonra 1 Kasım 1922’de, Millet Meclisi’nin Saltanat’ı kaldırması, babadan oğula geçen Padişahlık idaresine son vermesi en önemli karardı. Bu başlı başına bir devrimdi.
Birkaç ay sonra, Kuvayı Milliye ruhunun simgesi, 1.TBMM, yani İhtilal Meclisi, aldığı bir kararla kendisini feshetti. Milli iradenin yeni bir seçimle oluşmasının yolunu açtı.
Padişahlığa karşı çıkan ve dünyanın süper güçlerine karşı bağımsızlık savaşını gerçekleştiren bir İhtilal Meclisi’nin, böylesine büyük özveriye dayalı bir karar vererek kendisini feshetmesinin bir başka örneği dünya tarihinde yoktur.
Yapılan seçimler sonucu İkinci Meclis, 2 Ağustos 1923’te açıldı ve Gazi Mustafa Kemal oybirliği ile tekrar Meclis Başkanlığına seçildi. İkinci Meclisin çalışmaya başlaması ile Cumhuriyetin ilanı arasında sadece 88 gün vardı.

Saltanatı tutan gazeteler
Yeni seçilen Meclis çalışmaya başlayınca, 1921 Anayasası yerine yeni bir anayasa yapılması konusu da gündeme gelmişti. Kuşkusuz, Cumhuriyet kavramı ön plana çıkmıştı. Ancak İstanbul’da Saltanatı tutan gazeteler de Cumhuriyet düşüncesine karşı yazılar yazmaya başlamışlardı.
22 Eylül 1922’de, Atatürk, Fransız Neue Freie Presse gazetesi yazarına yaptığı açıklamada şunları söylemişti:
“Yeni Türkiye’nin anayasası’nın ilk maddesini size tekrar edeceğim. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Yürütme ve yasama yetkisi milletin gerçek temsilcisi olan Meclis’te toplanmıştır. Bu iki kelimeyi bir kelimede özetlemek mümkündür: Cumhuriyet.” (ABE, cilt 16, s.117)
Atatürk, bu açıklamasıyla Cumhuriyet’in ilan edileceğini işaret ediyordu.

Yunus Nadi’nin Konuşması
29 Ekim 1923 günü Meclis Cumhuriyet’in ilanı için toplandı. Anayasa Komisyonu Başkanı Yunus Nadi, Meclis kürsüsünden Cumhuriyetin kuruluşunu şöyle açıklıyordu.
“Arkadaşlar, TBMM daha önce kabul ettiği anayasa ile doğuda yeni ve önemli bir devlet kurmuştur. Türk Milleti ‘ben varım’ ve ‘devlet benim’ diye bütün dünyaya ilan etmiştir.
Şimdi Anayasamızın 1. maddesine bir fıkra ilave ediyoruz.
Türkiye Devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir.”
Böylece 600 yıllık Osmanlı Hanedanı son buluyordu. Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu, 2011 yılında yayımlanan, Atatürk: An Intellectual Biography adlı kitabında “İlk defa bir Müslüman toplum Cumhuriyet ilan ediyordu” diyor. (s.146) Bu yargı doğrudur ve Cumhuriyet’in ilan edilişi başlı başına bir devrimdi.

Oybirliğiyle Cumhurbaşkanı seçildi
Cumhuriyetin ilanından sonra Gazi Mustafa Kemal, meclis’in oybirliği ile Cumhurbaşkanı seçildi. Atatürk, Cumhurbaşkanı olarak yaptığı konuşmayı şu cümle ile bitiriyordu.
“Türkiye Cumhuriyeti, mesut, başarılı ve muzaffer olacaktı.”
Bütün gece, bütün Türkiye’de 101 pare top atışıyla Cumhuriyetin ilan edildiği duyuruldu. Halk coşkusuyla törenlere katılıyordu.
Bu yazıyı, Atatürk’ün uzun yıllar Özel Kalem Müdürlüğünü yapan Hasan Rıza Soyak’ın Atatürk’ten Hatıralar kitabından güncelleştirilmiş bir paragrafla noktalamalıyız. Şöyle diyor:

İsteseydi her şey olabilirdi
“Eğer isteseydi her şey olabilirdi. Örneğin işgalcilerle birlikte ülkeyi terk edip giden Osmanlı Padişahının yerine geçmek, kendisi için işten bile değildi. Böylece kalan ömrünü, halkın muhabbet (sevgi) ve minnettarlık (gönül borçlusu) duygularıyla çevrili olarak, büyük bir ihtişam (görkemlilik) ve rahatlık içinde tamamlayabilirdi. Fakat istemedi. Bu yoldaki teşvik, özendirme ve tekliflere iltifat etmedi, boyun eğmedi... Çetin, aşılması güç ve özellikle şahsı için çok büyük tehlikelerle dolu bir yola girmekten çekinmedi.” (s.54)
Bu paragraf birçok Atatürk düşmanına ve “ihtişamı” seven politikacılara ders olmalıdır.  
Alev Coşkun



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İsmet İnönü 25 Aralık 2023

Günün Köşe Yazıları