Donuyoruz

03 Kasım 2018 Cumartesi

İçişleri Bakanı, bir şeyler söylüyordu.
Yol haritası filan diyordu. Giysilerin standart olduğunu mırıldanıyor, ekipmanlar çok özeldi filan demeye getiriyordu.
Anaların devlete emanet ettikleri çocuklarımızın; yurt haritasında, standart giysiler ve özel ekipmanlar içinde önce elleri, sonra dudakları, en sonunda da kanları donmuştu. Saraylarda, şaşaalı açılışlarda, ejder meyveli smoothie’lerde, aloeveralı kokteyllerde, kayınpederin dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisiyiz diye övündüğü ülkede, damadın büyük ve güçlü Türkiye’sinde insanlık donmuştu.
Bundan sonra ne mi olacaktır?
Eski Genelkurmay Başkanı’nın yaptırdığı camiden bir mevlit okuturlar belki.
Ayıplar ve suçlar unutulsun, donsun diye.

Cemaate bırakılan devlet arazisi
FETÖ ile aralarından su sızmıyordu, iktidarı paylaşıyorlar, ortaklıkla üleşiyorlardı. Biri Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı, diğeri hür dünyanın hoşgörülü uzlaşma bilgesiydi!
Bozuştular, küsüştüler.
Şimdi Nakşibendi iktidarında, casusluk cemaatinin yerini başkaları dolduruyor.
Duyuyoruz ki, Sağlık Bakanlığı, Menzilcilere ayrılmış. Tarım Bakanlığı’nı da Nurculara özgülemiş olmalılar.
Ziraat Mühendisleri Odası’nın saptamasına göre, Antalya’daki Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün, ithal hibrit tohumlar yerine yerli tohumculuğun gelişmesi için çalışmalarda kullandığı, Antalya Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne ait 60 dönümlük arazi Hamidiye Vakfı’na bırakılmış durumda.
“Tüm tahsil kademelerindeki talebelere hizmet etmek” amacını taşıyan Hamidiye Vakfı’nın etkinlikleri arasında neler mi var?
Bediüzzaman konferansları düzenliyorlar, Şehzade Bilal’in etnospor festivallerine katılıyorlar, “Said Nursi Hazretleri” ile ilgili programlar gerçekleştiriyor, “umum Nur talebelerine” yazılan mektupları duyuruyorlar.
Anlayacağınız, yerli tohumculukla uğraşıyorlar...

İşlevsiz kimlik!
Milli Eğitim Bakanı, Danıştay’ın Andımızın okullarda okunması kararı için temyize gitti. Gerekçesi şöyle:
“Ulus bilincine geç ulaşan bir toplumda bu çeşit sembol ve ritüellerin kullanılarak ortak bir kimlik inşa edilmeye çalışılması anlaşılabilir bir durumdur. Ancak 2023 yılında 100. yılını dolduracak olan Türkiye Cumhuriyeti’nde toplumun zaten bir milli kimlik kazanmış olduğunu kabul etmek gerekir. Yani Öğrenci Andı işlevselliğini yitirmiştir.”
Hani yerli ve milliydik?
Türk’üm demek utanılacak bir şey mi?
Doğruluk uzak durulacak bir şey mi?
Çalışkanlık işlevsiz mi?
Eğitim-İş en doğrusunu söyledi: “Eğitimde kendi siyasi ideolojisini 16 yıldır dayatmaya çalışan bir anlayışın savunmasını normal görmek gerekir.”
O ideoloji de belli: Ulus bilincini reddeden saray düzeninde ümmetçilik.

Tarihsel kölelik
TRT’de haber: “TRT muhabirleri tarihe tanıklık etti!”
Tanıklık ettikleri şey; İstanbul’daki yeni havaalanından uçağa binip Ankara’ya gitmekmiş...
Biz de tarihe tanıklık ettik:
O havaalanı ivedi açılsın diye, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre en az 38 işçi yaşamını yitirdi.
Anımsayınız: Firavunlar döneminde, piramitlerin yapımı sırasında ağır koşullara dayanamayan köleler de toplu mezarlara gömülürdü!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aman, Beni Bırakma... 23 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları