CHP’ye Mektuplar (V) İnce’den Yanıt…

02 Eylül 2014 Salı

“CHP’ye Mektuplar” dizisinin sonuncusu (İhsanoğlu-Bekaroğlu yarışı) için Muharrem İnce’den bir ileti aldım…
İnce’nin iletisi; CHP’nin “eksen kayması” isyanını, “Ha Kılıçdaroğlu, ha İnce; İnce de Bekaroğlu’nu Köşk’e önermedi mi?” kıvamında dile getiren bir okur eleştirisine yönelik.
Mehmet Loğ adlı okurum “Muharrem İnce’nin ‘Ben genel başkana Cumhurbaşkanı adayı olarak Mehmet Bekaroğlu’nu önermiştim, Bekaroğlu hem Saadet tabanından hem AKP’den oy alırdı’ dediğini okuyunca CHP’nin gerçekten ekseni kaymış demekten kendimi alamadım” diyor ve ekliyordu: “Demek ki Kılıçdaroğlu-İnce farkı ‘İhsanoğlu-Bekaroğlu’ farkı kadarmış. CHP rotayı sola kırmalı; sağcılardan, yağcılardan yakasını kurtarmalı!..”

‘Yanlış anlaşıldı!’
İnce, bu satırlara aşağıdaki yanıtı yollamış:
“Yazınızın bir yanlış anlaşılmadan kaynaklandığını düşünüyorum. Ben Sayın Mehmet Bekaroğlu’nun CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olmasını önermedim. Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı söz konusu olunca ben bu adayın yanlış bir aday olduğunu, seçmeni sandığa çekemeyeceğini, AKP iktidarından bunalan, özgürlükleri kısıtlanan, yaşam tarzına müdahale edilen seçmeni heyecanlandıramayacağını söyledim ve katılımı artırmak/Tayyip Erdoğan’a oy gitmesini engellemek için bir yöntem önerdim: Biz CHP olarak kendi adayımızı çıkaralım, MHP kendi adayını çıkarsın. Ayrıca başka adayların çıkmasına imkân tanıyalım, gerekirse milletvekillerimizin bir kısmı (20 milletvekili imzası gerekiyor) Saadet Partisi seçmeninin Tayyip Erdoğan’a gitmesini engellemek için Bekaroğlu ya da onun profilinde bir aday için imza versin, o da aday olsun dedim. Yine aynı şekilde Kürt seçmenlerinin oyunu alacak başka bir aday daha çıkaralım, katılımı artıralım. Ama 2. turda anlaşalım, bütün bu adaylar en yüksek oyu alan aday etrafında kenetlensinler. Önerim buydu, yanlış anlaşılmayı ortadan kaldırmak için bu açıklamayı yapmak istedim, saygılarımla.”
İnce’nin ifadesiyle “yanlış anlaşılmaya” yol açan CNN’deki Şirin Payzın söyleşisinin ilgili bölümünü dinledim…
İnce, “Cumhurbaşkanlığı seçiminde ben 4 aday önerdim. İsimlerini söylemek istemiyorum” diyerek mevzuya giriyor. Ama ısrar karşısındaBir tanesini söyleyeyim. Ben Mehmet Bekaroğlu’nu önerdim!” diye ekliyor.
Bunu öyle açık ve net söylüyor ki, CNN’nin başlığı birebir “Muharrem İnce Köşk için Mehmet Bekaroğlu’nu önermiş” diyerek verilmiş.
Başka yayın organları da aynı başlığı kullanıyor.
Bir “yanlış anlaşılma” varsa… İnce’nin bizzat konuya böyle bodoslamadan girmesinden kaynaklanıyor.
Payzın söyleşisinde İnce sonra şunları ekliyor:
“Dedim ki: Saadet Partisi tabanından, AKP’nin belli bir kesiminden oy alırız. Aday gösterelim dedim. 20 milletvekili aday göstersin. Daha ulusal duyarlılıkları yüksek arkadaşlar, bir aday gösterelim… İşte sol, sosyalist bir aday önerelim dedim. Dolayısıyla ben dört aday, MHP ayrı bir aday önersin dedim. 4-5 adayla çıkalım… Bu dört aday da deklare etsin kamuoyuna, Kim birinci çıkarsa, ikinci turda onu destekleyeceğiz. Böyle olsaydı, bugün Erdoğan Cumhurbaşkanı olamazdı. Çok basit bir matematik kuralıdır bu.”

İş güç ‘manevra’ olunca
CHP’ye ne olduysa zaten böyle her şeyi “basit matematik kuralı” gibi görmekten kaynaklandı.
CHP her şeye yalnız “sayısal” bakarak; gerçek misyonunu, kimliğini unuttu...
İnce, özetle “hem önermiş, hem önermemiş” Bekaroğlu’nu...
“CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak” önermemiş ama “ilk turda ‘taktik aday’ babında” önermiş…
Bekaroğlu adını başka deyişle bir sandık manevrası olarak gündeme getirmiş.
Bu ince “manevra” önerisinin ardından, Kılıçdaroğlu da genel başkan adayı ile adeta yarışa girercesine tutup Saadet Partisi eski milletvekili, Has Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu’na damardan CHP meclis üyeliği teklif etti…
Yani Kılıçdaroğlu da eli görmüş ve artırmış oldu!
“Genel başkan” ve “genel başkan adayı” art arda böylece zaten hali hazırda İhsanoğlu yorgunluğu yaşayan CHP seçmenine bir de Bekaroğlu şoku yaşattılar…
Okurumuzun “CHP’ye mektuplar”da dile getirdiği düş kırıklığı buna ilişkindir.
Diyeceksiniz: “Yalnız bizde mi, Batı’da da sosyal demokrat partiler; böyle manevralar yapmıyor mu? Merkez/merkez sağdan oy almak için sağa açılmıyor mu?”
Evet ama bu “açılım”ların hiçbiri, çekirdek seçmeni yok saymak pahasına yapılmıyor.
Partinin temel kimliği bir yana bırakılmıyor.
İtalya’da merkez sol Partito Democratico- PD’nin 39 yaşındaki genç lideri Renzi ile girişilen “merkeze açılım”, -misal- buna tipik bir örnek…
Parti liderliğine, Floransa belediye başkanlığından gelen Renzi’nin bizzat kendisi Hıristiyan Demokrat kökenden.
Ama ilk icraatı ne oluyor?
PD’nin doğrudan “sosyal demokrat kimliğine” hitap eden kararlı bir “gençleştirme” ve “kadınlaştırma” hamlesi…
Mayıstaki AP seçimlerinde mucize bir sıçramayla oyların yüzde 42’sini alan Renzi, ön seçimle geldiği PD liderliğinde ilk iş olarak parti kadrolarını yüzde 50 oranıyla yerleştirdiği gençler ve kadınlarla yeniledi. Ve başbakanlıkta da kabinedeki koltukların yarısını; dışişleri ve savunma bakanlığı dahil olmak üzere kadınlara verdi.
“Merkez sağa açılım” özetle, “salt matematik hesaplarla”, bir sosyal demokrat partinin önceliklerini savsaklayarak değil; o öncelikleri en görünür biçimde ön plana alarak yapıldı.
Biz “açılım” denince yalnız İhsanoğlu- Bekaroğlu üzerinden götürülen “ince hesapları” duyuyoruz. Bıkkınlığımız bundan.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları