Özdemir İnce

Nilüfer Hanım’ın türbanı (3)

09 Kasım 2018 Cuma

Nilüfer Hanım bir zamanlar, “Savunucularına göre türban, kadınların üst düzey eğitime erişim şanslarını artırmakta ve aynı zamanda modernleşmenin tek yolunun laiklik olmadığını göstermektedir” (Courrier International, 6.3.2008) diyordu.
Ben de inadına “Laiklik, modernitenin zorunlu ve gerekli sonucudur” (Hürriyet, 22.2.2008) diyordum.

***

Türbanı savunan asri bayanlar Türbanı savunan asri bayanların gözü aydın: Risale-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesi, 17 Şubat 2008 Pazar günü “İnsan ve Kainat” konulu bir seminer düzenlemiş; seminercinin adı Hasan Tanrıverdi (eğitimci); konferans mekânı: Eğitim-Bir Sen’in Konferans Salonu.
Salonda hanımlar için özel yer ayrılmış. “Tıpkı bazı aşevlerinde, kebapçı dükkânlarında olduğu gibi!” diyeceğim ama onlarda özel yer aileler için. Karı-koca ayrı oturmazlar!
Eğitim-Bir Sen’in bir Risale-i Nur seminerine salon tahsis etmesi kuşkusuz bu sendikanın üyelerinin sorunu ama yöneticilerinin de siyasal tercihlerini ifşa ediyor.
Bir “veli” nezaretinde olmayan türbancı asri bayanların da gözü aydın ola! Nurcu erkeklerin sarkıntılıklarından böylece korunmuş oluyorlar. Bu vesile ile Nurcu cemaatin bir arada oturmamasının gerçek nedeni de anlaşılmış oluyor. (Bu kadar propaganda yeter!)

***

Nilüfer Göle gibi bazı asri bayanlar ile demokratik, liberal ve “muhafaza-i kâr” erkekler, Müslüman kadınların türban takarak evden dışarı çıkabildiklerini, kamusal hayata katılabildiklerini, özgürleştiklerini ileri sürüyorlar. O zaman aklıma şu geliyor: Peki efendim Müslüman Türk kadınlarını evlere kapatan, ancak türbanlayarak dışarıya çıkmasına izin veren kim? Peki, bu türbanlanarak özgürleşen kadınlar, günün birinde asri bayanlar gibi, kocalarından uzak kentlerde ve ülkelerde tek başlarına çalışabilecekler mi?
Bir de üniversiteye kadar normal bir genç kız olarak gelen ancak üniversitede örtünen kızlar var. Bu türden özgürleşme’nin normal koşullarda, normal ruh sağlığı içinde olduğunu kim anlatabilir? Bu türden özgürleşmelerin tarikat yurtlarında ve tarikat bursları sayesinde gerçekleştiği çok iyi biliniyor. Her kasabada, her ilçede, her kentte onlarca örneği var bu yurtların. Öte yandan, ergin yaşta, bile isteye örtünmenin sağlıklı bir eylem olduğunu kanıtlayacak bir bilgin var mı?

***

Şimdi gelelim Vehbi’nin kerrakesine! Değişik mesleklerden bazı başı açık asri bayanlar televizyonlarda (deyim mazur görülsün) ağızları köpürerek türbanı sınırlandıranları faşistlikle, zalimlikle, demokrat olamamakla, insan haklarına saygısızlıkla suçluyorlar. Türban takan hanımlar bunu inançları, bireysel özgürlükleri için yapıyorlarmış. Böylece türban terörünü onaylamış oluyorlar.
Demek ki türban takmak bir tür özgürleşme, rüştünü kanıtlama (emansipasyon) eylemi oluyor. Derler ya, bu da bir görüş! Ancak bu kadınların, kendilerini ezen ailelerine, baba ve erkek kardeş sultasına; ümüklerini sıkan dindaş ve tarikatdaş baskısına karşı boyun eğip, kendilerine insan muamelesi yapan Cumhuriyet devrimlerine babalanmalarını akıl ve mantık ile bağdaştırmak mümkün müdür? Efendim?!
O zaman aklıma geliyor: Türbanı savunan başı açık asri bayanlar da başlarını örterek neden özgürleşmek, çağdaşlaşmak istemiyorlar? Neden türbanlı hemşireleriyle birlikte cennete gitme şansından yararlanmıyorlar? Bu kadar fedakârlık da çok fazla olmuyor mu artık!?!
Türbanı savunan bütün başı açık asri bayanlar, lamı cimi yok efendim, birleşiniz ve türbanlanınız! İlaveten, Risale-i Nur Enstitüsü’nün seminerlerini kaçırmamanız bilhassa ve hasseten tavsiye olunur!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorumluluk 16 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları