İşsizliğe bir çare olarak: Diyanet! *

11 Kasım 2018 Pazar

Yıllar önce Gorbaçov zamanında Sovyetler Birliği’ne davetli gitmiştim. Uzun ve detaylı bir yolculuktu. İlk gözüme çarpan olgu, havaalanında beni buldu. Ortalama bir çöp yığınını yedi kişi süpürüyordu. Ardından kocaman bir otele girdim ve her katta sandalyede oturan çok yaşlı erkekleri gördüm. Hemen hepsi İkinci Dünya Savaşı’nda er olarak çatışmaların tam da göbeğinde bulunmuşlardı. Şimdi yaptıkları iş sadece katlardaki sandalyelerinde oturmak ve etrafa göz atmaktı. Sonra uzun uçak yolculuklarında rehberim sayesinde, uçaktaki mühendislerin aldıkları paradan yakındıklarına tanık oldum. Bir işçi devleti olan memleketlerinde kendileri çalışmalarını denetledikleri işçilerden daha az para alıyorlardı. Görüştüğüm pek çok kadın, hemen hepsi çalışıyordu, aralarında traktör sürücüsü, hekim, balerin olanlar vardı, tek bir şeyden yakınıyorlardı. Evlerde çamaşır makinesi yoktu, alt katlardaki çamaşır makineleri bozulmuş, tamir edilmiyordu ve ağız birliği yaparcasına “evlerinin kadını” olmak istiyorlardı. Eşit çalışmanın canı cehennemeydi. Bu duyduklarım ve gördüklerim beni oldukça sarsmıştı. O seyahatten kara kara düşünerek döndüğümü anımsıyorum. Yeraltı ve yerüstü zenginlikleri böylesine bol bir ülke, yanlış planlamanın, yanlış istihdamın çemberinde kıvranıyordu.
Şimdi bunlar neden alkıma geldi diye soracaksınız. Bugünlerde dünyada din, usul usul olması gereken yerine çekiliyor. Örneğin Hollanda’da kiliseye gidenler öylesine azalmış ki, kiliseler artık ya kültür merkezine ya da herkesin kafa bulup dans ettiği diskoteklere çevriliyor. Vatikan kürtaja onay verdi ama oğlancı rahiplerine açılan davalar öylesine arttı ki, para sıkıntısı çekiyor. Oysa en zengin devlettir. Yunanistan rahiplerini devlet memuru olmaktan çıkarıyor, Almanya bunu zaten çok önceden yaptı, her rahip kendi cemaatinin bağışlarıyla yaşıyor. Öyle avanta yok! Katolik kilisesinin en kuvvetli olduğu Latin Amerika’da bile rahiplerin kendi paralarını kendilerinin kazanmasına sıcak bakılmaya başlandı.
Şimdi bu bilgilerden sonra gelelim, bizim din işleriyle ilgili Diyanetimize ve imamlarımıza.
Hepinizin bildiği gibi Diyanet ve din işleriyle ilgili hocalar, imamlar tuhaf fetvalarıyla gündemde, örneğin organ nakli için insanı utandıracak sözler söylüyorlar, “yani babanın erkeklik organı, oğluna takılırsa, günahları kime yazılacak” gibi. Peki imamlar ne iş görüyor? Sadece namaz vakti geldiğinde, bir düğmeye basıp ezan okunmasını sağlıyorlar, bir de beş vakit cemaatin önünde namaz kılıyorlar. Ölüm olduğunda duasını okumak işlemi de imamlarda ama emin olunuz ölünün ailesi onlara ayrıca para veriyor. Evdeki dualar için de! Şimdi bu ne, bence imamların durumu yukarda anlattığım kat bekçilerine benziyor. Kat bekçileri Sovyetler Birliği’nde nasıl işsizliği azaltmak için oluşturulmuşsa, Diyanet’in imamları da önemli bir miktarda işsizliği önlüyor. Kimin cebinden devletin cebinden. Yani bizim vergilerimizden! Madem bir Müslüman ülkeyiz, çok dindarız o zaman her mahalle kendi camisinin işlerinden, imamlarından sorumlu olsun. Nasıl kat bekçileri Sovyetler Birliği’ni kurtarmadıysa, imam ordusu yaratılarak işsizlik önlenemez! Bir yerden patlar! Cumhuriyetin binbir zorluklarla oluşturduğu fabrikaları “buralar hantal, çok işçi var” diyerek özelleştiren sağ iktidarlar ve en çok da AKP’nin bu işsizliği önleme planının artık fiyasko olmasına az kaldı. Çünkü on yıl boyunca ülkeye yağan para suyunu çekmeye başladı. Hatırlatma yapalım, Gorbaçov’dan sonra Sovyetler Birliği parçalandı.
Bu arada Diyanet’in merkezde çalışan yüzlerce elemanı var. Allah aşkına bunların İslam dinine yeni bir yorum getirdiklerini, insanların hayatını kolaylaştırmak için yepyeni öneriler yaptıklarını gördünüz mü, duydunuz mu? Tam tersi insanların kafasını iyice karıştıran fetvalar veriyorlar. “Baba üvey kızıyla evlenebilir.” “Kocası ölen kadın kayınpederiyle evlenebilir.” “Buluğa ermiş kız çocuklarının evlenmesi dine aykırı değildir.” Daha pek çok toplumsal yaşamı karıştıracak, insanların Tanrı’yla baş başa kalmalarını altüst edecek fetva!
Ve söylemeliyiz, Diyanet bütçesi Eğitim, Sağlık, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın toplam bütçesinden daha fazla. Vatikan’daki Papa bile artık kurşun geçirmez arabalarda dolaşmıyor ama bizim Diyanet’in başkanının kurşun geçirmez arabası var. Bir din adamı kendi ülkesinin müminlerinden neden bu kadar korkuyor? Şimdi bunları yazdığım için beni dava edebilirler. Çünkü gerçeği yazıyorum. Unuttuğum bir şey daha var, neden bizim camilerin altındaki mağazalarda hiçbir aşevi yok! Bunu özellikle inceledim, Kadıköy’den Bostancı’ya kadar camilerin altında kundura dükkânları, giysi pazarları hatta büyük marketler var. Bunların kiraları nereye gidiyor, kim alıyor doğrusu merak ediyorum. Çünkü bizim mahalledeki imamın son model bir arabası var, oğluna da alacakmış. Bu kadar!
*Bu yazı Diyanet’in 8489 yeni eleman alacağını öğrendikten sonra yazılmıştır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları