Enver Aysever

Sorunlarınıza kesin çözüm!

15 Kasım 2018 Perşembe

Meclis varmış gibi “Salı Grup Toplantısı” yapıp, üstüne üstlük uzun boylu nutuk atmıyorlar mı, şaşıp kalıyorum. Kişi içinde bulunduğu koşulları bilmeden nasıl muhalefet yapar ki?
Eğer sırtınızı “Gezi” günlerine, oradaki fikre yaslayan eylemleriniz, önerileriniz yoksa siyasi varlığınız sadece AKP’ye yarar! O halde?
Aydınlanma için ya savaşacaksın ya da gericiliğe teslim olacaksın. Ya etik değerlere uygun davranacaksın ya yanardöner olacaksın. Ya ilkelerin uğruna mücadele edeceksin ya teslim bayrağını çekeceksin. Bu saatten sonra aynılaşarak alınacak yol yoktur. Eğer kaybedeceksen de, yoldaşlarınla, ilkelerinle kaybet! Kaldı ki böyle bir olasılık yoktur. Değerleri için kavga veren kişi güçlenir.

***

“Yetmez ama evet” günlerinden bu yana telefon defterim hayli hafifledi. Onca bilim insanının yaptığı uyarılara karşın, hâlâ uyduruk ‘liberal’ tezlerle “vesayetten kurtuluyoruz” sanısına kapılanla ne konuşayım? Eksilterek güçlenir insan, sildim defterden hepsini...
Cumhuriyet ve aydınlanmaya sahip çıkmayan, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” zihniyetini yaşamının merkezine koymuş kişilerle neyi tartışacağız? Bunlar “Taraf”ı gazete sanmaktaydılar mesela, “Abant Platformu”na da düşünce kuruluşu muamelesi yapıyorlardı. Sil gitsin, sözün değeri var, boşa harcamamak lazım.
AKP nasıl burnunun dikine giderek karşıdevrimi tamamlamak için elinden geleni ardına koymuyorsa, devrimciler de tersi direnişi göstermek zorundadır.
Soru şu; hiçbir piyasa değerine itirazı olmayan, merkez sağ siyasetten medet umanlarla aynı yerde misiniz? Başka türlü söylersek; her AKP muhalifi türdeş biçimde ifade edilebilir mi? Söz gelişi milliyetçi partiyle ya da farklı İslamcı partiyle yan yana gelerek güç birliğinin anlamı var mıdır?
Yararcılık (pragmatizm) siyasi iflas getirir er ya da geç. AKP ve RTE de bu yüzden tarih sahnesinden silinecek. Her popülist siyasetçiden daha ilerisi vardır, gün gelir ezer geçer. Bunun çözümü ilkeli olmak, ideolojik direnç göstermektir!

***

Dedim ya, defteri hafifletin diye, bu salt yüz yüze tanıdıklarımız için öneri değil. Sanatçı, akademisyen, siyasetçi, topluma söz söyleyen her kim varsa, onlar için de geçerlidir.
“Bu ülkede kimse baskı altında değil, bilakis fazla özgür. Yaptıklarından dolayı bir gün herkes Erdoğan’ı takdir edecek” diyen Hülya Koçyiğit’i unutacak mıyız? Peki ya
“Açılımınızı ailece canı gönülden destekliyoruz. Bu sürecin karşısında duranları iki cihanda da lekeli kabul ediyoruz” diyen Sezen Aksu’yu? Cumhurbaşkanlığı ödülünü koşarak almaya giden Şener Şen mesela?
Son günlerde Sabah’a söyleşi vermek moda!
Cerrahi tarikatı mensubu ve müzisyen Mazhar Alanson; “Artık iyice ortaya çıktı ki, bu ülkenin çoğunluğu Müslüman ve Müslüman hayatı yaşıyor. Olayımız bu” diye buyurdu aynı adrese. Erdal Beşikçioğlu “Aynı gemide değiliz ne demek” diye sordu. Meğer sanatçının ideolojisi olmazmış, o eskidenmiş, öyle dedi! Neyse örnek çok... Yazık ki Bülent Ortaçgil, Selda Bağcan gibi çok sevdiğimiz isimler de aynı hatayı yaptılar...

***

İçinizden “Katısın, sertsin” diyenler çıkacaktır elbette. Haksız değildirler, ancak sert olan ben değilim, yaşadığımız dönem. Gericilik azgın biçimde almış başını gitmişken, safları sıklaştırmak gerek. Kalabalık olmak haklı olmak değildir. Bugün sırtımızı dönebileceğimiz insanlara gereksinimimiz var.
Belediye başkanlığı, meclis üyeliği kapmak için on takla atan siyasilerle ne konuşayım?
Uğur Işılak, AKP belediyesinden ramazan ayı sunuculuğu için 1 milyon 200 bin lira almış. Sevdiğimiz sanatçıların bu adamdan farklı olmasını beklemek hakkımız değil mi? Örnek çok...
Diyorum ya defteri hafifletin. Silin silin, sildikçe rahatlayacaksınız!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İflas 25 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları