Meriç Velidedeoğlu

‘Barış için savaşmak!’

16 Kasım 2018 Cuma

Geride bıraktığımız “11 Kasım” günü, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin “100. Yıldönümü”ydü; Paris’te dünya liderleri bağlamında kutlandı.
Fransa Cumhurbaşkanı E. Macron yaptığı konuşmada, “Barış için savaşalım!” çağrısı yaptı; katılmamak olanaksız.
Yapılan töreni TV’de izlerken, “2006” yılında Birleşmiş Milletler’in (BM), “Dünyada korunacak bir barış olmadığını” açıklayan görüşünü de anımsadım.
Açıklamayı yapan BM sözcüsü, son on yılda BM’nin yürüttüğü onca “barış” ve “barışı koruma” girişimin sonuçsuz kaldığını açıklamıştı. Çünkü ölüm, yıkım, her türlü acı artarak sürüyordu; peki gönümüzde de öyle değil mi? Macron barış çağrısı yaparken, -en yakından tanık olduğumuz-Suriye’de Menbiç’te ölüm, yıkım kol gezmiyor mu?
İnsan ister istemez, “demek ki yıllardır süren barış çağrıları boşuna, dört bir yandan barışın soluğu kesiliyor” diye düşünmekten kendini alamıyor...
Ayrıca bu durumun yüzyıllardır sürdüğü, günümüzden yaklaşık “2400 yıl” önce de ne denli geçerli olduğu Atinalı ozan Aristofanes’in yazdığı, “Akharnia’lılar” adlı tiyatro oyunuyla ortaya konduğu bilinir, özellikle de savaşın “amacı”nı vurgulamasıyla.
Yazar antikçağ’ın, Atina ve Isparta kentleri arasında yıllardır sürmekte olan savaşın nedenini, Akharnia kenti halkına şöyle söyleterek ortaya koyar: “Savaştan yalnızca sorumsuz birkaç kodaman yararlanmaktadır!..”
Ve değerli dostlar, bu antikçağ yazarının ne denli haklı olduğunun bir örneği de, sona erişinin 100. yıldönümü anılan “Birinci Dünya Savaşı” sırasında görülür, kısaca şöyle;
“1915’in mayıs ayında, ‘Almanya’nın en büyük altı sanayi örgütü, Başbakan Hollweg’e başvurarak “yayılımcı (emperyalist) bir savaş politikası” izlemesini isterler, bunun ülkenin ekonomisi açısından yararlı olduğunu belirtirler, Alman Parlamentosu da bu görüşü, savaşa “Evet!” diyerek onaylar... Almanya savaşı başlatır ve sürdürür; 15 milyon insan ölür...
Aynı durumun, “İkinci Dünya Savaşı”nın çıkış nedenleri arasında da yer aldığı görülür, 1932 yılının sonlarında, Almanya’nın sanayicileri, bankerleri, büyük toprak sahipleri Başkan Hinderburg’a başvurarak, Parlamento’dan bağımsız bir hükümet kurulmasını, başına da “Hitler”in geçirilmesini isterler... Sonuç, onca yıkım, çatışma ve “50” milyon insanın ölmesi... Daha doğru bir deyişle “öldürülmesi!..”
Ayrıca bu savaşta “nükleer güç”ün kullanımı, başta insan olmak üzere tüm canlıların “genlerinin yapısında” yaptığı değişimin -ilk hücreden insana varan-“Evrim”i altüst edeceği de açıkça biliniyordu...
Ve “bilim” konuşmasını sürdürdü: “Yaşam bir kez ortaya çıktı!”
Ne var ki, bu gerçeğin pek ayırdında olmadığımızı, çağımızın ünlü düşünürü “Jacques Monod” açıkça belirtir: “Günümüz hayvan türleri içinde, belirli ırk ve topluluklar arasında ‘tür içi’ savaş bilinmez. İnsanda ise durum böyle değildir. Neanderthal Adamı’nın, birdenbire yok oluşunun, atamız ‘Homo Sapiens’in uyguladığı bir ‘soykırım’ sonucu olması çok olasıdır. (...) Bir yanda varoluş, bir yanda yok oluş, seçmek insanın kendisine kalmış...”
Birinci Dünya Savaşı’nın sona erişinin
100. yılında, insan bu seçimi yapmış, dünyanın dört bir yanında savaş ve çatışma sürüyor, sürdürülüyor, dolaysiyle her türlü silahlanma yarışı da bütün hızıyla sürüyor...
“Aristofanes’in kodamanları 2400 yıl sonra” da işbaşında...
Ne dersiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları