Mustafa K. Erdemol

İlhan Ağabey için

16 Kasım 2018 Cuma

Anlatırlar; bir ödül töreninde kürsüye çıkıp gözlerini kendisine dikmiş olanlara “hanımlar, beyler, yarım saatinizi alıp, sadece beş dakikalık konuşacağım” dediğinde tüm salon yıkılmıştır gülmekten. “Cümlede gülmeyi gerektirecek ne var” denebilir tabii, ama bunu söyleyenin dünyanın en tatlı kekemesi olduğunu bir düşünün. Kürsüdeki adam geçen gün kaybettiğimiz İlhan Banguoğlu’dur
Dilindeki tutulma uzun sürüp de sonra birden çözülünce “marş basmadı çocuklar” diyerek kendisiyle “kafa bulan” adamdı İlhan Ağabey. Dinlemeye bayılırdık. İngilizceyi, Fransızcayı mükemmel denecek kadar iyi bilen, aklımda yanlış kalmadıysa, büyükannesi bir Arnavut prensesi olan İlhan Ağabey, Türkiye medyasının en renkli adlarındandı. Basın tarihimizdeki yerini herhalde daha iyi değerlendirecekler çıkacaktır. Bize, onu tanıyıp dinlemeye doyamayanlara güzel anılar kalmıştır.
Bazılarını anlatmama olanak yok, asla yazamam. Ama ondan değil de başka büyüklerimizden duyduğum birini anlatabilirim. İlhan Ağabey canı sıkıldığında,
o kalın mı kalın telefon rehberinden rastgele bir numarayı çevirir, karşısına çıkan eğer kadınsa “hanımefendi kocanız her şeyi biliyor” deyip kapatırmış telefonu. Bir keresinde aynı sözleri söylediği bir kadının, telaşla “Ne? Sahi mi?” dediğini anlatırlar.
Sonuçlarının kötü bitme olasılığı da olan bu esprilerden ibaret biri değildi İlhan Ağabey. Zaten yakın gördüklerinin yanında yapardı bu tür “yaramazlıkları”. Bildiği diller aracılığıyla dünyadaki tüm gelişmeleri yakından izleyen, etrafındaki genç insanlara bilgilerini sunmakta asla cimri olmayan biriydi. Kayıtsız kaldığı tek bir genç meslektaşı olmamıştır.
İlhan Ağabey gibi meslek büyüklerimizin ne kadar değerli oldukları şu günlerde daha fazla anlaşılıyor. İlhan Ağabey, bilgiyle, nezaketle, mizahla yoğrulmuş bir insandı. Şimdi “küçük küçük” gazetecilerin(!) elinde mesleğimiz. Kendini geliştirme konusunda İlhan Ağabey kadar ısrarlı çok az insan tanımışımdır. Ne kadar çok okurdu, hayret ederdim. Çantasında, eğer boş zamanı olursa okumak için İngilizce ya da Fransızca birkitap mutlaka olurdu. Ölümünden sonra nedense söz etmemişler ama müdürlüğünü Süleyman Yağız’ın yaptığı UBA’da da çalıştı İlhan Ağabey. Haber yazımı konusunda nelere dikkat edilmesi gerektiği başta olmak üzere meslekteki her şeyi gazeteciliğin yüz akı ağabeyim Süleyman Yağız’dan, haberi detaylandırmayı da İlhan Ağabey’den öğrendim. Öğrendiklerimi yaşama geçirip, onlara layık bir “meslektaşları” olabildim mi bilemem, ama Süleyman ve İlhan ağabeylerime çok şey borçluyumdur.
Çoğalmalıydılar aslında. Yeni yeni Banguoğul’ları, Yağız’lar gelmeliydi. Mesleklerini çok seven, ondan kişisel çıkarları için yararlanmayı düşünmeyen insanlar bunlar. Gazeteciliğinin yanı sıra şairliği de folklor araştırmacılığı da olan, bu konuda kitaplar yazan Süleyman Ağabeyim meslekten hayli zamandıruzak. Ömrü uzun olsun.
Kim bilir ne çok şey kalmıştır geriye İlhan Ağabey’den. Umarım biri değerlendirir, o muhteşem esprilerine tanık olanların da yardımıyla bu neşeli, güzel adamın anılarını okuma şansına sahip oluruz. Büyük bir ailenin mensubu olarak İlhan Ağabey’i anlatan bir kitap da çok ama çok yararlı olur. Meslektaşları, yakınları keşke yapsalar, yapsak bunu.
Dünyanın en güzel kekemesi, “prens”imiz, İlhan Ağabey. Nurlar içinde uyu. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Maymuna ustura verilmez 30 Kasım 2018

Günün Köşe Yazıları