Bir İstanbul hanımefendisi

21 Kasım 2018 Çarşamba

Sahneye çıkışı ve selam verişi son derece alçak gönüllü, adeta seyircisine karşı bir saygı göstergesidir. Tuşlara değdiği anda onun kendine has sesini duyarız: Yumuşacık tuşesiyle müziğin derinliğine varmış, bestecinin yazdığı bütün ayrıntıları yerine getiren, estetik bütünlüğe saygı gösteren bir yorum. Uzun yıllar sahnede olması, kendisini yenilemeye, her döneminde çalmadığı eserleri araştırmasına bağlıdır. Bu yıl kendisine 6 Aralık’da Sevda Cenap And Vakfı’nın Onur Ödülü olan Altın Madalya takdim edilecek. Piyanonun hanımefendisi Ayşegül Sarıca, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçen bir ailenin temsilcisidir. Anne tarafından Sadrazam Ahmet İzzet paşanın, baba tarafından Yıldız Sarayı’nın doktoru Arif Paşa’nın torunu. Bugün Moda’nın ortasında bulunan ve şimdilerde onun çalışma mekânı olan taşkonakta doğmuş. Annesi Notre Dame de Sion’dan mezunmuş. Sarıca, küçük yaşta Almanca ve İngilizce öğrenmiş ve piyano çalmaya başlamış. Efsane piyano hocası Ferdi Ştatzer ile çalışırken bir yandan da High School’a devam etmiş. On dört yaşında anne ve babasıyla birlikte Fransa’ya eğitime gitmiş. Paris Ulusal Konservatuvarı’nda kurumun tarihi hocaları, Lucette Descaves ve Pierre Pasquier ile ayrıca uzun süre Marguerite Long ile eğitim görmüş. Marguerite Long-Jacques Thibaud Yarışması’nda Paris Kenti Ödülü’nü almış. O yıllarda kazandığı birçok ödül de ona Avrupa sahnelerinin kapılarını açmış. Yirmi yaşındayken sanat tarihçisi Nejat Diyarbekirli ile evlenmiş. Önce oğlu Osman, sonra da kızı Zeynep doğmuş. Aile yükümlülüğüne karşın sanatına hiç ara vermeden, Türkiye’de ve yurtdışında konserlerini sürdürmüş.
Bu soylu ailenin kibar kızı aslında afacan bir çocukmuş. Ağaçlara tırmanır, oğlanlarla futbol oynarmış. Zaman zaman içindeki bu çocuk meydana çıkar, onun inanılmaz cesaretini ortaya koyar. Daha birkaç yıl önce paradiving yapması gibi.

Kayıtlarına ulaşmak
Sarıca, bir süre Bilkent’te ders verdikten sonra MİAM’ın yüksek lisans programında öğrenci yetiştirdi. 1971’de Devlet Sanatçısı seçilen ilk grubun arasında yer aldı. Fransa’dan da sanat ve edebiyat şövalyeliği ile onurlandırıldı. 2006’da İKSV’den Müzik Onur Ödülü, 2010’da D-Marin Turgut Reis Klasik Müzik Festivali’nin “Onur Ödülü” ve 2016’da Donizetti Klasik Müzik Ödülleri’nde “Yaşam Boyu Başarı Ödülü”ne sahibi olmuştu.
Sarıca’nın kayıtlarına ulaşmak ne yazık ki imkânsızdır. Bir zamanlar basılan CD’lerini hiçbir yerde bulamazsınız. Schubert ve Rachmaninof’un “Müzikli Dakikaları”nı bir kuyumcu işçiliğiyle çalmıştır. Cemal Reşit Rey’in “Katibim Çeşitlemeleri”nde, Schumann’ın, Beethoven’in, Mozart’ın piyano konçertolarında; Ayla Erduran ile çaldığı Grieg, Debussy ve Franck’ın keman-piyano sonatlarında yumuşacık tuşesiyle derin renkler yaratmıştır. Keşke elimizde bu kayıtlar olsa da, bu günlerin toz duman gündeminden kaçıp onun dingin tuşlarıyla avunsak. Geçen haftaki yazımda sehven iki tarih hatası yapmışım. Düzeltirim: Recep Peker 1931-1936 yılları arasında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri; Saffet Arıkan 1935-38 arasında Milli Eğitim Bakanı’dır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları