Bizi ne bağlar?

23 Kasım 2018 Cuma

Hukuk neden vardır ve ne işe yarar diye tartışmak için de;
Cumhuriyet niye var ve ne işe yarar diye tartışmak için de;
Demokrasi niye var ne işe yarar diye tartışmak için de artık çok geç.

Hâlâ Avrupa Konseyi’ne üye olan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin altında imzası bulunan bir devletin Cumhurbaşkanı, dilini bu kadar hoyratça kullanma cesaretini, kendi hukukuna bile uymadan tıkır tıkır işlemeyi beceren sözde “anayasal” düzenden alıyor.
Bu ülke nicedir sadece dış değil, iç hukukla da bağlanmadığını gözümüze sokan bir iktidarın elinde rehine.
Bu duruma siyasal tarihte ne dendiğini biliyoruz.
Ama paradoksal bir şekilde bu gerçeği resmen kayda geçirmiyoruz.
Hâlâ Meclis çalışıyor.
Hâlâ seçimler yapılıyor.
Hâlâ çağdaş hukuk sistemi işlermiş gibi mahkemeler kuruluyor.
O mahkemelerden kararlar çıkıyor.
O kararlara göre sanıklar hüküm alıyor.
İktidar tarafından alenen tek elden yönetilen ana medya olan bitene alkış tutuyor.
Susmayan gazeteciler, politikacılar, aydınlar teker teker içeriye atılıyor.
İktidara hizmet etmeyecek akademisyenler devre dışı bırakılıp kürsüler yandaşlara ikram ediliyor.
Hukuk ülkede artık bir tehdit ve cezalandırma şebekesi gibi işliyor.
Bu kararlara imza atan mahkemelerde kimlerin ne koşullarda ve ne niyetlerde ve ne hedeflerle yargıçlık ve savcılık yaptığı gizli bilgi değil.
Hukukun, sistemin nasıl bir emir komuta zinciriyle işlediği net olarak biliniyor.
Ve hukuken kayda geçemiyor.
Bizzat kendi etiğine sahip çıkamayan hukuk, kendi kendisini içeriden kemirerek hızla bitiriyor.
Böyle bir işleyişte kim olsa “AİHM kararı bizi bağlamaz” diye bir cümleyi rahatça kurar.
Burada tartışılması gereken, kararın gerçekte bağlayıcı olup olmaması değil, o cümledeki “Biz”in kim olduğudur. O cümledeki “Biz”... Kâğıt üzerinde hâlâ cumhuriyetle yönetilen bu ülke değildir.
Kâğıt üzerinde hâlâ hukuk devleti olan bu devlet değildir.
Kâğıt üzerinde hâlâ demokratik olan bu sistem değildir.
Kâğıt üzerinde seçimle iktidara gelen bu iktidar değildir.
Kâğıt üzerinde bu iktidara oy veren yüzde elli ve vermeyen yüzde elli değildir.
O “Biz”, tek adam yönetimini adım adım resmileştiren o tek adamın bizzat kendisi de değildir.
O “Biz”...
Bu niyeti daha en baştan belli tek adamı yıllar boyu bu ülkeye iyi politikacı olarak pazarlayan...
Onun cemaatlerle aleni işbirliğini destekleyen...
Dünyanın en önemli dergilerine geleceğin lideri olarak kapak yapan...
Onu ılımlı İslam modelinin simge ismi haline getiren...
Ilımlı” ya da “ılımsız” bir İslami politikanın Ortadoğu’ya komşu laik bir Müslüman ülkede iktidara gelmesinin nelere yol açacağını hesaplamayan...
Ya da tam aksine harfi harfine hesaplayan sinsi iradedir. Bugün Cumhurbaşkanına “Siz kimsiniz de AİHM kararlarını tanımıyorsunuz?” derken...
O kararların alındığı dünyanın mimarlarına da bir dönüp sormak gerekir:
Siz kimdiniz de bu lideri bu ülkenin başına geçsin diye yıllarca desteklediniz, önüne kırmızı halılar serdiniz?
O yüzden AİHM kararları Cumhurbaşkanı’nı bağlamaz.
Ve bu durum da bizi hiç bağlamaz. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları