Rona Aybay ne diyor...

23 Kasım 2018 Cuma

- Rona Aybay, uluslararası yar gıçlık görevi yapmış, övündüğümüz bir akademisyendir.
Avrupa Konseyi Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Savaşım Komisyonu ile Bosna Hersek’teki insan hakları ihlallerini incelemekle görevli AGİT komisyonu üyeliklerinde bulunmuştur.
Ayrıca, Bosna Hersek İnsan Hakları Mahkemesi’nin kurulduğu 1996’dan kapandığı 2003’e kadar Avrupa Konseyi tarafından seçilmiş uluslararası yargıçlık görevi yapmıştır.
Çalışmaları arasında “İnsan Hakları Hukuku” en önemli kitaplarından biridir.
Anlı şanlı hukuk profesörlerinin dillerini yuttuğu haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik dönemlerinde, temel hak ve özgürlüklerin yılmaz savunucusu olarak daima sesini yükseltmiş olan bu değerli hukukçu, AİHM’nin son Demirtaş kararı konusunda bir mektup yolladı:
1) Bu kararın bizi “bağlamadığı” kesinlikle söylenemez.
a) Uluslararası Hukuk açısından
AİH Sözleşmesi’nin 46. maddesi, taraf devletlerin, taraf oldukları davalar-da, Mahkeme’nin verdiği kesinleşmiş kararlara uymayı yükümlenmiş olduklarını, en açık bir dille belirtmiştir.
b) İçhukuk açısından
Anayasanın 90. maddesine göre AİHS, “kanun” hükmündedir (son fıkra).
Türk kanunuyla, uluslararası antlaşma hükmünün çatışması halinde, antlaşma hükmü “esas alınır” (aynı fıkra).
2) Türkiye’nin yapacağı “hamleler” ne olabilir:
Türkiye, AİHS madde 43’te düzenlenen koşullarla ‘Büyük Daire’ye başvuru (temyiz) yoluna gidebilir (3 aylık süre içinde).
O yolla da, lehte bir sonuç alınamazsa, karar kesinleşmiş olur.
3) Karar kesinleştikten sonra ne olur ?
Bu aşamadan sonra, kararın infazı Bakanlar Komitesinin yetkisine girer. Bakanlar Komitesi, fiilen Avrupa Konseyi üyesi devletlerin Strazburg’daki
B. Elçilerinden oluşan bir siyasal kuruldur. Bu kurul, kararın içeriğiyle ilgili hiçbir yetki kullanamaz; görevi, kararın ilgili devletçe uygulanmasını sağlamaktır.
Burada, teknik birtakım ayrıntılar devreye girer; diplomatik pazarlıklar, oylamalar yapılır, konu tekrar Mahkeme’nin incelemesine sunulabilir ama sonuç değişmez. Er-geç Mahkeme’nin vereceği kararın uygulanması zorunludur.
4) Bütün bunlara karşın, Türkiye, kararı uygulamazsa ne olur?
Diplomasi devreye girer, diplomatik yoldan bir çözüm de bulunamazsa, sonuç Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğinden “ihracı” yada kendi kararıyla çekilmesidir.
Avrupa Konseyi diplomatları arasında, şaka yollu, bir devlet için “ihraç” kararı alınması “nükleer silah kullanımına” benzetilir; yani, diplomatik süreç olabildiğince uzatılır.
Şu anda Avrupa kıtasında Avrupa Konseyi üyesi olmayan tek devlet Belarus’tur. Yunanistan, “Albaylar Cuntası” döneminde “ihraç” tehdidi ile karşılaşmış, kendisi üyelikten çekilmiştir ki, bu tek örnektir.

***

Ciddi bir hukukçu olduğu için, elbette Aybay’ın dile getirmediği bir çözüm daha vardır ki, o da Demirtaş’ın “tutukluluk” halinin sona erdirilmesi için, “yıldırım hızıyla” yargılanıp “mahkûm” edilmesidir...
Dilerim adalet mekanizması, bir de, tüm hukuk sistemini altüst edecek olan böyle bir “yıldırım hızıyla yargılama” ayıbının altına imza atmaz.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları