Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Demirtaş ‘yıldırım hızıyla’ yargılanabilir mi?
Cuma günkü yazımda, AİHM’in Demirtaş kararına karşı, iktidarın, eleştirilen “uzun tutukluluk” halini sona erdirmek için, “yıldırım hızıyla” bir yargılama yapıp, tutukluluğu mahkûmiyete çevirmesi olasılığından ve bu olasılığın hukuk sistemimizi altüst edeceği için başvurulmaması gereken çok kötü bir yöntem olduğundan söz etmiştim.
Uluslararası yargıçlık görevi de yapmış olan değerli hukukçu Prof. Rona Aybay, bu olasılığı da irdeleyen ikinci bir mektup daha yollamış.
***
“Demirtaş’ın ‘tutukluluk’ halinin sona erdirilmesi için, ‘yıldırım hızıyla’ yargılanıp ‘mahkûm’ edilmesi” söz konusu olmaz diyemem!.
Bu tür “açıkgözlülükler”in ve “kurnazlıklar”ın hukuk uygulamasında hiç yeri yoktur denilemez elbette. Ama bunlara başvuranlar, gerçek hukukçuların saygı duyacağı insanlar değildir.
Ayrıca olayda, AİHM kararını, böyle küçük oyunlarla “boşa düşürmek” iç politikada “günü kurtaran” başarılar gibi görünse de; uluslararası düzeyde Türkiye’nin saygınlığını zedeler.
Anımsarsın, bizim kuşakların Medeni Hukuk derslerinde, Hocaların “objektif hüsnüniyet” dedikleri bir kavram vardı. Şimdiki dille doğru olarak “dürüstlük” denilen bu kavram günümüzde yürürlükte olan Medeni Kanun’un 2. maddesinde şöyle anlatılmaktadır:
“Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.”
Bu, sadece Medeni Hukuk alanında değil, hukukun her dalında geçerli olan; hukukun temel ilkelerinden biridir.
Nitekim, Antlaşmalar Hukuku konusunda, Viyana Sözleşmesi (1969) madde 27’de de, bir uluslararası sözleşmenin uygulanmasında “dürüstlük” kuralına uyulması gerektiği belirtilmiştir.
Özetle, “kurnazlık ve açıkgözlülük”le içeride “siyasal başarı” kazanılmış gibi olur belki ama; uluslararası planda Türkiye’nin saygınlığı ciddi yara alır. Görevleri, uluslararası düzeylerde Türkiye’nin haklarını ve çıkarlarını savunmak durumunda olan diplomatlarımız zor durumlarda kalır.
Şimdi, yurttaş sorumluluğu taşıyan herkesin, şu soruyu kendine ve çevresine sorması gerekiyor:
Türkiye Cumhuriyeti’nin, çağdaş anlamda demokrasinin değil, popülizmin, demagojinin ve din baskısının egemen olduğu bir “Ortadoğu devleti” olmasından yana mısınız?
Yoksa, “Atatürk yönetiminde” temelleri atılmış, “aydınlanmacı” felsefeye dayanan, çağdaş, demokratik ve laik bir devlet olmasından yana mısınız?
***
Sevgili okurlarım, ben, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir “Ortadoğu devleti” olmasından yana değilim...
Ülkemin, Atatürk yönetiminde temelleri atılmış, “aydınlanmacı” felsefeye dayanan, çağdaş, demokratik ve laik bir devlet olmasından yanayım...
Dilerim, geçici olarak seçtiğimiz, bizi şimdilik yönetenler de, aynı biçimde düşünüyorlardır!
***
DİREN ÇAĞDAŞ LAİK DEMOKRASİ...
DİREN ÇAĞDAŞ HUKUK DEVLETİ!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Özel yeni üye kampanyasını başlattı
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
- Tarım Bakanlığı'nda 'Suriyelilere kadro' iddiası
- Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ne zaman görüşecek?
- Davutoğlu'ndan yanıt
- Kırmızı ete yüzde 40 zam! Yurttaş isyan etti
En Çok Okunan Haberler
- Tartışmalar sonrası istifa etti! Yeni CEO eşi oldu
- 'Müzakere edilmez!'
- Yandaş ‘gazeteci’den tepki çeken çıkış
- Canlı yayında 'dolar' tartışması: Tansiyon yükseldi
- Erdoğan ve Steinmeier'ın diyaloğu gündem oldu
- 'Bir milletvekilliğine her şeyi sattın'
- Neler konuşuldu?
- Mehmet Ali Yılmaz evinde ölü bulundu!
- Mehmet Ali Yılmaz'ın ailesinden açıklama
- 'AK Partili bakan yardımcısının toplam maaşı...'