Topluma şiddet uygulayan iktidar, cinsiyete dayalı şiddeti de artırır

25 Kasım 2018 Pazar

Bugün Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü. Bir insan hakları ihlali ve suç olan kadına şiddet, erkek ile kadın arasında süregelen eşitsizliğin bir sonucu.
Türkiye, uzun zamandır kadına yönelik şiddet konusunda yüz kızartıcı bir utanç içinde. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, son 10 yıldaki duruma bakalım:
2008’de 80 kadın
2009’da 109 kadın
2010’da 180 kadın
2011’de 121 kadın
2012’de 201 kadın
2013’te 237 kadın
2014’te 294 kadın
2015’te 303 kadın
2016’da 328 kadın
2017’de 409 kadın öldürüldü!
Son 10 yılda 2337 kadın şiddet görerek can verdi!
Bu yılın ilk 10 ayında ise 363 kadın katledildi!
AKP döneminde kadın cinayetleri, iktidarın kadın düşmanı söylemleri ve politikaları yüzünden istikrarlı bir şekilde arttı!

Kadınlar katledilirken AKP, araştırma önergelerini reddediyor
Bu dehşet verici veriler karşısında toplumu yönetme iddiasında olan bir iktidar ne yapar? Normal olarak, ilk önce şiddetin nedenlerinin ortaya konmasını sağlar. Ardından kapsamlı bir eğitim seferberliği ile birlikte yasal düzenlemeleri yapar. Sonra da bu sorunla mücadele edecek kurumları güçlendirir.
Peki, kadınlar tüm yaşam alanlarında hedef alınırken AKP ne yapıyor? Muhalefet partilerinin bu konunun araştırılması için verdiği önergeleri sürekli reddediyor! Son olarak bu hafta HDP’nin verdiği önergeyi reddettiler. Kadına tecavüz eden, öldüren ve şiddet uygulayanlar cezasız kalırken, iktidar partisi, sanki böyle bir sorun yokmuş gibi davranıyor.
Oysa şiddetle mücadele etmek için öncelikle bu eylemin kökenine inmek gerek. Kadına yönelik ayrımcı algı, şiddete kaynaklık ediyor. Bu algı, yasaların uygulanmasından toplumsal rollerin belirlenmesine kadar her alanda belirleyici rol oynuyor. Algıyı yaratan en önemli etkenlerden biri ise, siyasetçilerin kullandığı dil.
Hatırlayalım; 27 Nisan 1985 tarihli Milli Gazete’de yer alan röportajında Tayyip Erdoğan ne demişti? O sırada Refah Partisi’nin Beyoğlu İlçe Başkanı olan Erdoğan’a şu soru yöneltilmişti: “Kadının toplumdaki yeri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yanıtı aynen şöyle: “Kadının yeri evidir. Oy kullanmanın dışında hiçbir siyasal katılma göstermemelidir. Türkiye’nin bu anarşik ortama gelmesinin nedeni, kadının evden dışarı çıkması, şefkat ve sevgiden mahrum terörist gençliğin yetişmesine neden olmuştur.”

Gerçek bir değişim mi takıyye mi?
Erdoğan, iki gün önce de Kadın ve Adalet Zirvesi’nde konuştu. Bu kez, “Siyasetin hangi kademesinde söz sahibi olmuşsa orada kadınlara alan açmaktan, onlarla birlikte yol yürümekten şeref ve onur duyduğunu” söyledi.
Bunu bir değişim göstergesi saydığımızı düşünelim...
“Kültür köklerimizde cinsiyet ayrımcılığı yoktur” diyen bu kişi ile artan kadın cinayetleri hakkında “abartılıyor” yorumunu yapan aynı...
Münevver Karabulut cinayeti için “Yalnız bırakılan, ya davulcuya ya zurnacıya” diyen de o...
Kadın dernekleri ile yaptığı toplantıda, kadın-erkek eşitliğine inanmadığını açıkça söyleyen de o...
Belli ki işine geldiğinde yine takıyye yöntemini kullanıyor.

***

Dünya Sağlık Örgütü, şiddeti şöyle tanımlıyor:
Güçlü olan kişi ya da kesimin, sahip olduğu gücü ve iktidarı, kasıtlı olarak diğer kesim üzerinde bir tehdit biçiminde uygulaması ve bunun sonucunda fiziksel, ekonomik, psikolojik, sosyolojik zararlara yol açması.
Bu tanımın da ortaya koyduğu gibi, AKP iktidarı, toplum üzerinde 16 yıldır şiddet uyguluyor.
Fiziksel, ekonomik, psikolojik ve sosyolojik zararlara yol açıyor...
Topluma şiddet uygulayan bir iktidar, cinsiyete dayalı şiddeti de artırır!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakoz 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları