CHP Olağan(üstü) Kurultayı

06 Eylül 2014 Cumartesi

Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada sol, sosyal demokrat partilerin kanında vardır; kaybedilen her seçimin ardından parti içi muhalif grupların ilk aklına gelecek şeylerden biri kurultay istemektir ve bu da partinin kendisini gözden geçirmesi açısından doğrudur. Batı’nın bu anlamda ülkemizden ayrıldığı nokta ise orada başarısızlıkla sonuçlanan seçimleri genellikle gönüllü istifaların takip etmesidir... Gerçek sol geleneğin özünde barındırdığı sözde olmaktan uzak demokratik, tek adamcılıktan kaçan çoğulcu, eşitlikçi, örgütlü ve birilerine biat etmeyen özgürlükçü ruh ve yapılanma bu hakkı o partiye ve üyelerine verir, vermelidir de. Ancak öte yandan ülkemizde sol partilerin başarılı olamamasının da temel sebeplerinden biridir bu. Parti içi şikâyet, muhalefet, iktidar ve sen-ben kavgalarıyla, itiraz ve çağrılarla ve bitmek bilmeyen olağanüstü kurultaylarıyla enerjisi toprağa akıtılır. Böylece temsil ettiği kitlenin ve tüm toplumun sorun ve ihtiyaçlarına yeterince odaklanma, yeni ve heyecan verici programlar oluşturma, bunu pratiğe, hayata aktarma, somut çözüm önerileri ve eylem planları yaratma, yeterince varlık gösteremediği bölgelere, örneğin Doğu’ya, Karadeniz’e, Güneydoğu’ya, Orta Anadolu’ya gitme, buralarda yaşayan halk gruplarını seçmen kitlesine katma fırsatı bulamaz. Tüm bu yetersizlikler de kaçınılmaz olarak başarısızlıklarla sonuçlanır. Neticede bu kurultayın da, yıllardır yüzde 30’ların üzerine çıkamayan CHP’nin, insanları ikna etmek için ne tür bir yol haritası izleyeceğine, hangi yeni ve somut vizyonla toplumun hangi temel sorunlarını çözebileceğine dair herhangi bir gelişme sağlamasına katkı sunacağını düşünemiyoruz.
Bugün Türkiye’de sol ideoloji ve sol, sosyal demokrat partilerin ihtiyaç duyduğu şey, seçimli kurultay karmaşasına kapılmadan hep birlikte oturup, ortaya çıkan ve aslında yenilir yutulur bir tarafı olmayan tüm yolsuzluk iddialarına, Gezi’ye, 17, 25 Aralık’lara rağmen başarılı algı yönetimleriyle ve yarattığı sözde istikrar yanılgısıyla ve muhalefetin bir türlü kendi nitelikli, yeterli, etkili adaylarını, temsilcilerini çıkaramamasının da katkısıyla, her seferinde seçmenin oyunu almayı başaran iktidara karşı ne yapılması gerektiğinin konuşulabileceği kurultaylar, çalıştaylar, arama konferansları, seminerler gerçekleştirilmelidir. 5-6 Eylül olağanüstü kurultayında bir yanda girdiği seçimleri birer birer kaybeden Kılıçdaroğlu, diğer yanda kendi çıkışını “köprüden önceki son çıkış” olarak gören fakat bunun nasıl bir çıkış olacağıyla ilgili önümüze somut veriler koyamayan Muharrem İnce vardı.
Kazanan Kılıçdaroğlu oldu. Bugün Parti Meclisi’nin seçileceği heyecanlı süreç yaşanacak. Kurultayın galibi Kılıçdaroğlu olduğuna göre bundan sonrasıyla ilgili partinin sağa diye kabul edilen, bana göre aslında Türkiye’ye açılma politikasının devam edeceğini öngörmek yanlış olmayacaktır. Olmamalıdır da. Kılıçdaroğlu bu yolda epey adımlar atmıştır; partiyi yeni ufuklara açma iddiasıyla heyecan ve umut getirmiştir ve zaten tam da bu nedenlerle kendisine ve yine aynı nedenlerle Sarıgül’ün İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığına da destek vermiştik. Ancak diğer yandan Kılıçdaroğlu’nun örgüt ve kadroların tabandan tavana doğru yenilenmesi, parti içi temsilde adaletin sağlanması, önseçimin hayata geçirilmesi konusunda ciddi eksiklikleri olduğundan söz edebiliriz...
Batı sol, sosyal demokrasinin evrensel kuram, kural ve ilkeleriyle birlikte, bunları hangi coğrafyada yaşadığımızı bilerek, bu toprakların insanına, inanç ve düşünce eğilimlerine göre sentezleyerek dokuya uygun hale getirmek gerekir.
Muhafazakâr İslam coğrafyasında, bir Doğu toplumu olarak yaşadığımızı unutmadan, bir başka deyişle Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışmadan, içinde yaşadığımız zaman diliminin ve değişen dünyanın farkında olarak buna uygun, sol, sosyal demokrat düşüncenin yanında, demokratik, laik, özgürlükçü, liberal, şeffaf, dürüst, adil, erdemli, hukukun üstünlüğüne inanan, herkese açık bir parti çatısı kurmanın, gerektiğinde altı okun yanına çağın ihtiyaçlarını karşılayacak yeni ilkeler de ekleyerek ilerlemenin, sağlam bir örgütlenme ve kadrolar oluşturmanın peşinden gidilmelidir. Kökeni Kuvayı Milliye’ye dayanan, Cumhuriyeti kuran, demokrasiyi getiren CHP, tarihi boyunca çok farklı kültürlerden, farklı etnisiteden, inançtan, eğilimden, düşünceden isimleri bünyesinde bir arada barındırarak harmanlamış ulu bir çınardır.  

                                                 
[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları