Türkel Minibaş

Güven Fonu Piyasaları Yatıştırır mı?

23 Eylül 2008 Salı

Bugün kritik bir gün!

Malum, dünya piyasaları haftayı Henry Paulsonun güven fonuhaberi ile ABD ve İngilterede borsada açığa satışın yasaklanmasının sarhoşluğuyla kapatmışlardı. Borsaların cuma günkü zirveyi devam ettirip ettiremeyecekleri bugünden belli olacak.

Büyük olasılıkla piyasalar, ABD Hazinesinin önerisini piyasaların fonlanması ve güven tesisi olarak algılayıp kısa süreli de olsa yükselmeye devam edecekler. Yükselme kısa süreli olacak, çünkü:

ABDde yaşanan finans krizinin temelinde geri dönmeyen mortgage kredileri kadar bankaların varlıklarını iyi yönetememeleri sonucunda doğan zararlar vardı.

Lehman Brothersın iflasının da, iflasın dünya piyasalarına yapacağı etkinin de parasal karşılığı henüz belli değil.

ABD Hazinesinin batan bankaların zarar etmiş varlıklarını satın alması için tesis edilecek güven fonu da geçiş süreci için tesis edilen, sürekliliği olmayan bir fon.

Piyasalarda güven tesisi öncelikle makro ekonomik dengelerin düzelmesine, reel ekonomik gelişmenin sürekliliğine bağlıdır. Bunlar düzelmedikçe bilançolardaki zararlı varlıkların devletçe üstlenilmesinin etkisi ancak palyatif olmakta.

Tabii ki Paulsonun planını, global modelin iflasının bir sonucu ve Keynesyen modelin yeniden keşfi olarak da algılayanlar olacak. Ne var ki, ABD Hazinesinin yaptığı çocukları iflas eden bir baba gibi kendi kurumlarını korumaktan başka bir şey değil. Dolayısıyla, Keynesyen ekonomiye geri dönüş olarak algılamamak gerekir.

Kaldı ki, güven fonu (Resolution Trust Fund) yeni bir uygulama değil. Birçok ülkede daha önce uygulanmıştı.

Yukarıda da değindiğim gibi bu fonların sürekliliği olmadığından krizin şiddetinin arttığı ve azaldığı olmak üzere iki aşamada değerlendirmekte yarar var.

- Krizin şiddetinin arttığı dönemde: Devlet güven fonu oluşturarak bankaların ya da firmaların zarar eden varlıklarını satın alır. Böylelikle hem firmaları bilançolarında zararlı varlıklar için karşılık ayırma yükümlülüğünden kurtararak rahatlatmakta, hem de kamuoyunda firmalara yönelik güven oluşturmaktadır.

- Krizin şiddetinin azaldığı dönemde ise: Daha doğrusu kriz durulmaya başladığında da bu zararlı varlıkları satar.

Kısacası, Hazine zararlı varlıkları kriz sırasında yüklenerek krizin etkisi yavaşlayınca, bunları yeniden ekonomiye devretmektedir.

ABD Hazinesinin 1989-1994 arasında uygulamaya soktuğu güven fonu bu alandaki ilginç örneklerden biridir. Zira, 1989da ABDde finans krizi patlak verdiğinde global sürecin başlangıç yıllarıydı. Azgelişmişlerin piyasa modeliyle hızlı büyümeyi yakaladığı, ABD gibi gelişmiş ekonomilerin ise durgunluğa girdiği bir dönemdi. Dahası, sermaye globalleşerek ülkelerin sınırlarını kısa vadeli para akımlarıyla aşmaya başlamıştı.

1994’e gelindiğinde ise, krizin etkisi yavaşlamıştı. 1994 aynı zamanda, globalizmin hukuksal yapısının belirlendiği Uruguay Roundunun da imzalandığı Yeni bir dünya düzeni umudunun pomplandığı bir yıldı. ABD Hazinesi firmaların zarar eden varlıklarını tam bu sırada sattı.

Tabii ki, bu noktada akla hemen güven fonunun ABD ekonomisinde ne ölçüde bir iyileşme yaratacağı, fonun finansmanının nasıl sağlanacağı ve de Faturayı kimin yükleneceği gelmekte.

Fatura, hükümetin iç borçlanması üzerinden tahsil edileceğinden ABDnin iç borç miktarı artacağı ABD Dolarının değer yitireceği kesin. İç borcun finansmanı için hükümetin mevcut dolaylı vergileri arttıracağı ve/veya yeni vergiler tesis edeceği de bilinenler arasında.

Kısacası, fatura ABD halkının üstünde.

Güven fonunun etkileri bilinmesine rağmen piyasaların cuma günkü sarhoşluğu bu hafta da sürer mi dersiniz!.. Cuma günkü borsa rekorlarının açığa satış yasağından kaynaklandığını unutmamak gerek! Dolayısıyla, daha önce açığa satış yapmış olanların pozisyonlarını kapatmak zorunda olmaları, yeni alımları gündeme getirdiğinden borsalar bayram tatiline kadar tırmanışını sürdürecek gibi gözükmekte.

[email protected]

www.turkelminibas.net



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları