Kimsenin Şikâyeti Yok!..

23 Eylül 2008 Salı
Deniz Feneri olayı Alman mahkemesinde sonuçlandı.

Savcının savları kanıtlandı. Suçlananlara cezaları verildi.

Ancak bağış yapan 21 bin kişiden kimsenin şikâyeti yok.

Kendi rızasıyla yoksullara yardım amacıyla bağış yapanların kandırıldıkları ortaya çıkıyor. Bağış yapanların biri bileşikâyetçi değil’.

Çok dikkat çekici değil mi?

Konyada yıkılıp öğrencilerin ölümüne yol açan olayda da veliler şikâyetçi olmamıştı. Hatta yaralılardan birisinin babasıKızım balede mi, diskoda mı idi? Allahın rızası için oradaydı, olayı büyütmeyindiye tutumunu açıklamıştı.

Şaban Dişli olayı belgelendi de ne oldu?

Sadece AKP üst yönetiminden -o da zoraki- ayrıldı. Dişli gene milletvekili ve AKPnin vekili olarak milleti temsil görevini sürdürüyor.

Üzerinde durulması gereken önemli yan bu değil mi?

İnsanlar AKPye oy vermiş olabilir.

İnsanlar AKPyi destekliyor da olabilir.

İnsanlar parti başkanına hayran olabilir.

İnsanlar parti yönetimini çok beğeniyor olabilir.

Ama ortaya bir yolsuzluk, bir aldatma, bir kandırma olayı çıkınca duralamaz mı?

İyi de burada neler oluyor?diye kuşku duymaz mı?

Biz ne yapıyoruz, bunlar nerelerde geziyor? demez mi?

Başbakan neden bunları görmezden geliyordiye merak etmez mi?

Başına ne gelirse gelsin, ‘Ne yapalım Allah yolunda olur böyle şeylermi der?

Ortada olan bitene, içine sinmese de yalandır canım, ötekilerin uydurmasıdırdiye başını mı çevirir?

Hadi, AKPnin yandaşı olan medya böyle yapıyor; işi bu da ondan.

AKPden beslenen işadamları böyle yapıyor, çıkarı orda da ondan.

Ama AKPye oy veren, AKPyedindar onlar, çalmazlardiye yandaş olan vatandaş neden şikâyetçi olmuyor’?

İnsan neden canı yandığı halde şikâyetçi olmaz? Ona bakalım.

Ya canı yansa da sonunda bir ödülü vardır.

Ya şikâyetçi olmaktan korkuyordur.

Şikâyetçi olmaktan korkuyorsa onun da nedenleri vardır.

Ya cemaatin baskısından korkuyordur.

Ya da şikâyet etmeyi Allaha karşı gelmekolarak kabul ediyordur.

Belki de tuttuğu tarafın karşıtlarının eline koz vermekten kaçınıyordur.

Hangisi olursa olsun, bu tutum, açık bir cemaat tutumudur.

Cemaate bağlı olmak işte budur.

Bir ulusun yurttaşı olmak ile bir cemaate bağlı olmak arasındaki fark da budur.

Bir ulusun yurttaşı, hakkını var olan yasalarla korkusuzca arar.

Şikâyet eder, dava açar, davasını izler, haklarını sonuna kadar kovalar.

Bir cemaate bağlı olan ise, ancak cemaatin iç kurallarına bağlıdır; cemaat büyükleri ne derse onu yapar.

Bir cemaate bağlı olan kendini var olan yasalara bağlı saymaz.

Onun kendini bağlı saydığı yasalar, cemaatin iç kurallarıdır.

Olabildiğince genel yasalarla çatışmaz, olabildiğince içine çekilmiştir.

Ama kendisini asla bunlarla sınırlandırmaz.

Onun sınırları cemaatinin sınırlarıdır, yasaları kendi cemaatinin iç kurallarıdır.

Bu olayların ortaya koyduğu da şudur:

AKP, ulusu cemaatleştirmektedir.

Bunda büyük ölçüde başarı sağlamıştır.

Cemaatleri bünyesinde temsil etmektedir.

Cemaatleri, tarikatları sivil toplum örgütü saymaktadır.

Toplum içindeki rollerini geri vermektedir.

Onun için de, kendi içlerindeki yanlışları kabul etmeye yanaşmamaktadır.

Çok zorda kalıp da kabul etmekten kaçınamazlarsa küçültmek ve geçiştirmek yolunu seçmektedirler.

Daha da sıkışırlarsa, bunları ortaya koymaya çalışanlara her yolla saldırmaktadırlar.

Saldırılarında hiçbir ölçü söz konusu değildir.

Cemaatleştirilen Türkiyeninmanzara-i umumiyesibudur.

Biline...

Önemli Not: İnternet ortamında bazı yazılarımın bana ait olmayan eklemelerle ve ismim kullanılarak yayımlandığını öğreniyorum. Bu yazıların bana ait olmadığını açıklıyor, iznim olmadan hiçbir yazımın kullanılmaması gerektiğini belirtiyorum. Bana ait olmayan yazıların eklenmesinin, okurlarıma, yazılarıma ve bana saygısızlık olduğunu önemle duyuruyorum.

[email protected]

[email protected]

www.erdalatabek.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ben başkan olamazsam? 11 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları