Cumhuriyet’i içinden kemirmek

02 Aralık 2018 Pazar

Bu sütunun okurları, Silivri kumpasları başlayalı beri yıllardır hemen hemen her pazar, Hukuk Devletini ve Bağımsız Adaleti savunan yazılar yazdığımı...
Haksızlık, hukuksuzluk sorunlarını açık bir biçimde anlatabilmek için konuları somut kişiler veya olaylar çerçevesinde ele almaya çalıştığımı bilirler.
Bugün iktidar tarafından özel olarak kasten kutuplaştırılan Türkiye’nin siyasal ve kültürel ortamında, Hukuk Devletini ve Evrensel Bağımsız Adaleti savunmak, neredeyse “ihanetle” suçlanan bir eylem ve söylem haline getirilmek istenmektedir.
Bu yazıda, “Herkes için, her yerde, her zaman adalet” diyerek Hukuk Devletini savunanlara saldıranları ve böylece Demokrasiden kopuşu hızlandıranları irdelemek istiyorum.

*** 

Yazının başlığındaki “Cumhuriyet” sözcüğü ile üç Cumhuriyet’ten birden söz ediyorum:
Türkiye Cumhuriyeti...
Cumhuriyet Halk Partisi...
Cumhuriyet Gazetesi...
“Ağacın kurdu içindedir” sözü, her üçü de Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuş olan bu üç Çınarın hepsi için birden söylenmiş gibidir adeta!

*** 

Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni, Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve Cumhuriyet Gazetesi’ni “Cumhuriyet” yapan ilkeler nelerdir...
Bu üç kurum, hangi ilkeleri savunmak zorundadır?
1) Savunulması gereken birinci ilke, hiç kuşkusuz laikliktir.
2) Savunulması gereken ikinci ilke, Laiklik üzerinde yükselen TemelHak ve Özgürlüklerdir.
3) Savunulması gereken üçüncü ilke, Laikliğe, Temel Hak ve Özgürlüklere dayalı olan Demokratik Rejimdir.
4) Savunulması gereken dördüncü ilke, bu ilk üç ilkeyi de koruyacak olan bağımsız yargı ve evrensel hukuk mekanizmasıdır.
Her türlü siyasal etkiden ve tasalluttan korunmuş, bağımsız ve tarafsız, ama yukarda açıklanan, Laiklikten,Temel Hak ve Özgürlüklerden ve Demokratik Rejimden yana olan bir yargı mekanizması ve Adalet, yani Hukuk Devleti, bu her üç Cumhuriyet’in de varlığının temeli, güvencesidir.

*** 

Ama her ağacın kurdu içindedir:
Her üç Cumhuriyet de zaman içinde gelişip serpildikçe, kendi kurtlarını kendileri yaratmış, düşmanları tarafından da beslenen bu “kendi içindeki kurtlar” bu çınarları içerden kemirmeye başlamıştır.
1) Laiklik ilkesine karşın, “sadece tek bir din/mezhep/ırk adına siyaset yapan görüşler” her üç Cumhuriyet içinde de varlıklarını sürdürmektedirler.
2) Başta ifade, medya ve muhalefet özgürlüğü olmak üzere “Temel Hak ve Özgürlükleri sadece kendileri için isteyenler” her üç Cumhuriyet içine de sızmışlardır.
3) “Sadece kendine demokrat olmak”, farklı düşüncelere tahammülsüzlük, her üç Cumhuriyet içinde de neredeyse egemen akımlardan biri haline gelmek üzeredir.
4) Bu tutum ve davranışların sonucu olarak, bu üç Cumhuriyet’in de temelini ve varlığını simgeleyen Hukuk Devletini yani herkes için, her yerde, her zaman adaleti savunmak:
Laikliğe inanmayan, Temel Hak ve Özgürlükleri sadece kendisi için isteyen ve sadece kendine Demokrat olanlarca, “ihanetle” bile suçlanabilmektedir.

*** 

Her üç Cumhuriyet içinde de çeşitli dalgalanmalar, bu dört ilkenin dışına çıkmamak kaydıyla, çeşitli yorum farkları ve hatta yönetim değişiklikleri olabilir.
Bu dalgalanmalar açısından çeşitli eleştiriler de yapılabilir; yapılmalıdır da.
Ama bu yorum ya da yönetim farklarından dolayı, bu dört ilkeyi savunanlara, içerden saldıran, onları “ihanetle” suçlayanlar, ancak ilkel bir kibir içinde olan ve bu her üç Cumhuriyet’in de önemini, anlamını, değerini hazmedememiş kişilerdir...
İşin en üzücü tarafı ise kendi varlıklarını borçlu oldukları bu üç Çınara ve onların kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yaptıkları nankörlüktür:
Sanıyorum bu kadar ilkellik, kibir ve nankörlük, ancak yurtiçinde veya yurtdışında bu konularda özel eğitim görmüş olmakla kazanılmış özelliklerdir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları