Olaylar Ve Görüşler

‘Ne Dost ne Düşman’

02 Aralık 2018 Pazar

Türkiye’nin hedefleri bir yandan kendi güvenlik çıkarlarını savunurken bir yandan da bölge ülkelerinin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne hizmet edecek çözümler üretilmesi olmalıdır. Türkiye, özellikle hazırlanacak anayasaların başka ülkelerin dayatmasıyla değil, bölgedeki halkların özgür iradesiyle yazılmasını savunmalıdır.

Türk-Amerikan ilişkilerindeki sorunlar Rahip Brunson’ın tutuklanmasından sonra krize dönüştü. Brunson gibi Evangelist olan Başkan Yardımcısı Pence, “Türkiye, ya Brunson’ı derhal serbest bırakır veya bunun sonuçlarına katlanır!” diyerek Amerika’nın baskıcı tavrını ortaya koydu. Türkiye’den çelik ve alüminyum ithalatındaki vergiler arttırıldı, F-35 uçaklarının verilmesi Savunma Bakanı’nın Kongre’ye olumlu rapor vermesi koşuluna bağlandı. Bazı düşünce kuruluşları da baskı kampanyasına katıldılar. Center for Strategic and International Studies (CSIS) Mayıs 2018 tarihli raporunda Amerika’nın menfaatlerine zarar veren Türkiye’nin artık müttefik de düşman da sayılamayacağını belirtti.

PDY’ye otonomi verilmesi
Raporda Amerika’nın müttefiki olarak söz edilen PYD’ye otonomi verilmesi ve onun kazanımlarının Rusya, İran, Türkiye ve Suriye’ye karşı manivela gibi kullanılması öneriliyor; Amerika’nın Ege’de ve Kıbrıs’ta Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimine yardımcı olması, Yunanistan, İsrail ve Kıbrıs Rum Kesimi arasındaki stratejik işbirliğine destek vermesi tavsiye ediliyor. Brunson’ın serbest bırakılmasından sonra Trump, “Türkiye’yle ilişkilerin eskisinden çok daha yakın olacağını” söyledi. Bu sözler Türkiye’deki bazı çevrelerde iyimserlikle karşılandı. Oysa bunun tek başına Türkiye ile Amerika arasındaki görüş ayrılıklarını gidermesi beklenemezdi. Türkiye’nin ve Amerika’nın stratejik hedefleri farklıydı. Amerika’nın müttefik saydığı PYD, aslında terör örgütü PKK ile işbirliği yapıyordu. Uluslararası Af Örgütü de PYD’yi ‘savaş suçlusu’ sayıyordu.
Amerika, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füzelerini satın almasını engellemeye çalışıyordu. Türkiye’nin Fethullah Gülen’in iadesi talebi ABD tarafından kabul edilmedi, Halkbank’la ve onun ABD’de mahkûm edilen eski Genel Müdür Yardımcısıyla ilgili sorunlar da, henüz çözülemedi. Nitekim Amerika’nın etkili düşünce kuruluşlarından Council on Foreign Relations, 2018 yılının Kasım ayında Steven A. Cook imzasıyla “Ne Dost, ne Düşman” başlığıyla yayımladığı raporda bütün bunlara ilaveten Türkiye’nin Mısır, İran ve Ege sorunlarına ilişkin tutumu ve Afrin harekâtı eleştirilmekte ve Amerika’nın PYD ile askeri bağlarını sürdürmesinden başka çaresi olmadığı ileri sürülmektedir.
Raporda bütün bu nedenlerle artık Türkiye’nin Amerika’nın stratejik ortağı sayılamayacağı, Türkiye’den ‘ne dost ne de düşman’ olarak söz edilebileceği belirtilmekte, bu nedenle ülkemizin F-35 programından tamamen çıkartılması, Amerika’nın İncirlik üssüne alternatif olarak Kıbrıs, Yunanistan, Ürdün veya Romanya’da başka bir üs araması önerilmektedir.

Türkiye’nin stratejik ortaklığı
Kuşkusuz bu görüşler Amerika’nın resmi tutumu sayılamaz. Bununla birlikte, Amerikan hükümetinin bazı ülkelere baskı yapmak için resmen söylemediği görüşleri medya veya düşünce kuruluşları aracılığıyla duyurduğu bilinmektedir. Amerika’daki Türkiye karşıtı lobiler de bu yolda hareket etmektedirler.
Bu gibi yayınların ortak tarafı bölge halkının haklarından, bağımsızlığından, güvenliğinden ve demokrasi içinde yaşama arzusundan hemen hemen hiç söz etmemeleri ve öncelikle Amerika’nın bölgedeki stratejik menfaatlerini ön plana çıkartmalarıdır. Türkiye’nin hedefleri ise bir yandan kendi güvenlik çıkarlarını savunurken bir yandan da bölge ülkelerinin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne hizmet edecek çözümler üretilmesi olmalıdır. Türkiye, özellikle hazırlanacak anayasaların başka ülkelerin dayatmasıyla değil, bölgedeki halkların özgür iradesiyle yazılmasını savunmalıdır.

Kararlı mücadele
Geçmişte de Amerika’nın Türkiye’ye baskı uygulayarak kendi çözümlerini kabul ettirmeye çalışmasının örnekleri vardır. Bu baskılara direnen Meclis’in ve devlet adamlarımızın kararlı duruşunu gururla hatırlıyoruz. İsmet İnönü’nün “...Yeni şartlarda yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de bu dünyada yerini bulur” sözleri, Bülent Ecevit’in “Gerekirse kapının tokmağını çevirir, duvarın öbür tarafına geçeriz” demesi, Demirel’in Amerikan Kongresi’nin askeri ambargo kararına karşı üslerimizi Amerikan askerlerine kapatma kararı ve TBMM’nin 1 Mart 2003 tezkeresini geri çevirmesi bunun örnekleri arasındadır.
Türkiye geçmişte daha zor şartlarda daha büyük engelleri aşmasını bilmiştir. Bugün de aşabiliriz, yeter ki, bu gibi milli meselelerde, baskılara direnme ve birlik içinde kararlı mücadele verme gücümüzü ve azmimizi kaybetmeyelim.
ONUR ÖYMEN  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları