Olaylar Ve Görüşler

Kadının şiddet karşısındaki çaresizliği

03 Aralık 2018 Pazartesi

Günümüz Türk kadını, dünyadaki hemcinsleri arasında en fazla şiddete maruz kalan kadındır. Maruz kaldığı şiddetin en ağırı, en son aşaması ise hayatının söndürülmesidir. Yurdumuzun şurasında burasında kızlarımız ve kadınlarımız hemen her gün töre cinayetlerine, karşılıksız aşk ve kıskançlık cinayetlerine, kadının tek taraflı ayrılma isteğine tahammülsüzlük cinayetlerine kurban gidiyor. Birçok erkek, anlaşarak ayrıldıkları, mahkeme kararıyla boşandıkları eşlerini bile başkasıyla ilişkisi var diye çoğu zaman çocuklarının gözü önünde öldürüyor. Çok sayıda kadın tacize, tecavüze uğruyor ve arkasından hunharca katlediliyor. Kadınımız bugün en kutsal, en temel insan hakkı olan can güvenliğinden yoksun.
Türkiye’de bir kadınla evli veya evlilik dışı birliktelik yaşayan bir erkek bir gün ayrılmaya karar verir ve bunu uygularsa bunun için hiçbir bedel ödemez. Bu davranışın hiçbir riski yoktur. Çünkü o erkektir; isterse ayrılır, isterse terk eder... Toplumda bu eyleme gizli bir onay hazırdır. Kadın, erkeğin istememesine rağmen tek taraflı olarak evliliği veya birlikteliği bitirmeye veya eşini terk etmeye kalkışırsa bunun bedeli sıklıkla hayatı olmaktadır. Erkek ihanet ederse bu onun elinin kiri, kadın ihanet ederse bu onun alnının kiri olarak kabul edilmektedir. El kiri yıkamakla paklanıyor, alın kiri öldürmekle... Bir erkek karısını, sevgilisini alın kirinden dolayı öldürürse namusunu temizlemiş oluyor.

Erkek bencilliği
Bizde aşkına karşılık alamayanlar hep erkekler oluyor, karşılık vermediği için öldürülenler de hep kadınlar...
Niçin aşk ve kıskançlık cinayetlerinin kurbanı hep kadınlar oluyor? Çünkü bir erkek bir kadının aşkına karşılık vermediği zaman kendisinin maddi, manevi hiçbir yükümlülüğü olmuyor; olsa da onun hesabını kimse sormuyor. Buradan ne çıkıyor? Erkeklerin üstünlüğü, kadının ikinci sınıf sayılması, ataerkil zihniyetin egemenliği... Bir şey daha ortaya çıkıyor: Türk erkeğinin inanılmaz bencilliği...

Kıskançlık tek gerekçe
Erkeklerce işlenen karşılıksız aşk ve kıskançlık cinayetlerinin tek gerekçesi, “Bana yâr olmayan başkasına da yâr olmasın!”, “Ya benim olacaksın, ya da toprağın!” egoizmidir.
Bu vahşi cinayetler, çok hasbi bir gönül işi olan sevgiye erkeğimizin hangi gözle baktığının, onu nasıl algıladığının da kanıtı gibidir. Türk erkeği, kendisinin karşı cinsten birisini sevmesinin ve istemesinin yeterli olduğu; karşısındakinin duygularının, kendisini sevip sevmemesinin hiç önemli olmadığı inancı ve kabulü içindedir. Çok ilkel, çok bencil bu algısı yüzünden rahatça cinayetler işlemekte, henüz baharındaki hayatları kolayca söndürmektedir.

Pişmanlık aklamaz
Bu kadere, bu gidişata karşı koymaya çalışan çok sayıda kadın, kişilikli duruşlarının, kendi kararlarıyla var olma mücadelelerinin, nesne değil özne olma taleplerinin bedelini hayatlarıyla ödüyor. Yine bu cinayetler, Türkiye’de kadının birey olma, kendi ayakları üzerinde durma, erkeklerce ve ne yazık ki tüm toplumca kendilerine biçilen kadere karşı koyma çabalarında ne kadar yalnız, ne kadar çaresiz ve ne kadar engellerle karşı karşıya olduklarını da gösteriyor.
Bütün bu nedenlerle biz, kadınımıza çektirdiğimiz çile, uyguladığımız şiddet ve ona yönelik olarak işlediğimiz cinayetlerle sicili o kadar bozuk bir toplumuz ki hiçbir ceza, hiçbir özeleştiri, hiçbir pişmanlık bizi aklamaya yetmez!  

İsmail Özcan
Eğitimci



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları