Barış Doster

ABD’nin takım çantasında neler var?

05 Aralık 2018 Çarşamba

Suriye’deki saflaşma, Doğu Akdeniz’deki enerji merkezli hareketlilik, Karadeniz’de Rusya ile Ukrayna arasında dozu artan gerilim, sıklıkla vurguladığımız şu formülü bir kez daha gündeme getirdi: Akdeniz ve Karadeniz’e bir bütünün parçaları olarak bakılmalı. İkisine ilişkin bütüncül bir strateji saptanmalı. Ortadoğu’da yere sağlam basmak için Avrasya’da, Avrasya’da güçlü olmak için Ortadoğu’da etkili olmak şart.
Malum; ABD bu bölgeleri karıştırmak, halkları - ulusları - devletleri birbirine kırdırtmak için benzer yolları kullanıyor. Emperyalizm tarafından araçsallaştırılmış, içi boşaltılmış bir “insan hakları”, “demokrasi”, “özgürlük” söylemi; etnik - dinsel - mezhepsel boğazlaşmaların teşvik ve tahrik edilmesi; “insani müdahale”, “özgürleştirici işgal”, “ulus inşası”, “demokrasi ihracı”, “devlet inşası”, “barışı koruma” adı altında ülkelere saldırılması, kaynaklarının yağmalanması...
Belleğimizi tazeleyelim, 11 Eylül 2001’de New York’taki ikiz kulelere yapılan terörist saldırılar, ABD’nin eline, yeni saldırılar, işgaller için müthiş kozlar vermişti. Hemen sonra, önceleri BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) denen, sonra GOKAP (Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi) şeklinde güncellenen proje yürürlüğe sokuldu. 2001’de Afganistan, 2003’te Irak işgal edildi. Libya’da, Suriye’de yaşananlar ortada.

Emperyalizmden demokrasi gelmez
ABD hem doğrudan, hem NATO eliyle, “demokrasi” ve “özgürlük” kavramlarını kullanarak, emperyalist politikalarını hayata geçirmek için küresel ölçekte strateji izlemeye çalışıyor. Son yıllarda devlet kapasitesi azalsa da; siyasi, iktisadi, askeri ve yumuşak güç unsurlarında aşınma olsa da, bu iddiasından vazgeçmiyor. Müttefiklerini daha çok cepheye sürüyor. Doğrudan zor kullanmak yerine, vekâleten savaşlara, hibrit savaşlara, toplum mühendisliğine, psikolojik harbe, 5. kol faaliyetlerine, algı yönetimine daha fazla başvuruyor. Bunları hem komşu ülkelerde yaşananlardan, hem ülkemizde olanlardan biliyoruz. Ergenekon ve Balyoz kumpasları bunun örneğiydi. ABD’nin, iktidar ve FETÖ eliyle Cumhuriyetçi aydınlara, bilim insanlarına ve Türk Ordusu’na yönelik saldırılarının tahribatı çok ağır oldu.
ABD, Irak’ta ne yaptı ise Suriye’de de aynısını yapıyor. Irak’ta hangi etnik yapıya yaslandı ise Suriye’de de ona yaslanıyor. Irak’ı hangi kimlikler üzerinden fiilen böldü ise Suriye’yi de aynı şekilde bölmeye çalışıyor. Ve işin acı tarafı, her seferinde de sadece bu ülkelerde değil, Türkiye’de de kendisine müttefik güçler bulabiliyor. Adı ne olursa olsun, özünde Türkiye’yi bölmeye yönelik bir proje olan, toplumda da karşılık bulmayan “açılım sürecinin” yeniden konuşulması bunun kanıtı. Türkiye’ye ilişkin bir meseleyi, maalesef fazlasıyla uluslararası hale gelmiş, dış müdahalelere açılmış bir sorunu, emperyalist merkezlerin istihbarat servisleriyle içlidışlı düşünce kuruluşlarının eşgüdümünde Norveç’te masaya yatırmak, yeniden gündeme taşımak, iyi niyetli bir çaba değil.
Kıssadan Hisse: Büyük devletlerin takım çantasındaki araçlar çoktur, çeşitlidir. ABD’nin Türkiye’yi terör örgütleri başta olmak üzere çok farklı araçlarla sıkıştırdığı, yeni bir açılım sürecine zorladığı bir dönemde, cilalı kavramlara ve etki ajanlarına karşı uyanık olmak gerekir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları