O güzel insan:Refik Durbaş

06 Aralık 2018 Perşembe

Canım Arkadaşım Refik... Günlerdir seni konuşuyoruz, seni anıyoruz, dilimizden düşmeyen dizelerinle seninle yeniden yeniden kucaklaşıyoruz...
Kişiliğin, insanlığın, alçak gönüllülüğün, birikimin, emeğin...
Sokaktaki insanın” ezilenin, âşıkların, gezginlerin, hakkı yenenlerin, barışı özleyenlerin, sesini duyuramayanların sesi oluşun...
Düzyazıyı bile şiirle kuşatışın...
Şiire, şairlere sımsıkı sarılışın, sevgin, saygın, tutkun...
Bunlar hep seni sen yapan özelliklerin...
Ama ben bugün sadece senin dizelerini, sözcüklerini paylaşmak istiyorum... Daha en başlangıçta açıklamıştın:
 
Hayatın şiiri
Gökyüzünde kayan bir yıldız olsun şiirim... Dere kenarında bir çakıltaşı, dağ yamacında açan gelincik... Filinta delikanlılar yakalarına taksınlar gül niyetine... Genç kızlar mendil kenarına işlesinler... Yapıda çalışan işçilerin alınterinde parlasın... Emekli hademenin elindeki tespihi döndürsün... Kısaca hayatı anlatsın şiirim...
İnan sevgili Refik Durbaş, aynen böyle oldu. Senin şiirin hayatı anlattı. Erzurum’da başlayıp Mardin’den geçen, Anadolu’yu ve çevreleyen tüm denizleri dolaşıp acının, hüznün, direnişin, umudun, aşkın coğrafyasını anlatan bir hayat... Kendini anlatırken toplumu, toplumu anlatırken her birimizi tek tek dillendiren bir hayat...
O hayatın içinde yollarımız sık sık kesiştiğinde, (gazete odalarında, ülkemin farklı kentlerindeki toplantılarda, kitap fuarlarında, yürüyüşlerde, sıkıcı salonlarda ya da keyifli sofralarda) hep içim ısınırdı. Sen varsan, sen burada yanımdaysan, sorun yok, mutlak iyi bir yerdeyimdir. Güven ve sevinç duygusunu bir arada harmanlayıp, yerleştiriverirdin içimize.
Sevgili karın Bilge’yle uzun uzun konuşurken dün akşam, son zamanlarda yazamadığın için “artık özgür bırakın beni, bırakın gideyim” dediğini öğrendim... Ve o sözü duyar duymaz, yıllar önceki bir dize geldi içime yerleşti...
Bin Gece Bir Gündüz” adlı şiirinde, deniz kıyısında dolanıp dağları düşündüğün, dağları sınadığın, aşkı dillendirdiğin o muhteşem uzun şiirindeki bir satırı düşündüm: “Ölüme alıştır beni, ayrılığa asla.” İçim cız etti.
Tek satırlar çağrışımında nasıl unutabilirim: Aynı şiirden: “Öperdim, gözünde kalırdı uykusu”... Ya da “Yüzüne ay doğmakta. Seviyorum seni” dizesini “Tuzak” şiirinin...
...Ey serseriliğim, ey anılarımın ahşap kraliçesi/ şarabı sev, tütünü incitme, beni de unut artık.” deyişini... “Günlerden seni seviyorum, ufka düşürdüm resmini...
Üç fidan için diktiğin anıtı, “Anıt” şiirini unutmak mümkün mü?
Halkın ulusu, rüzgârın kardeşiydi onlar/ ateşin övündüğü üç alınteri nebisi/ bir şafak vakti zulmün dehlizinde/ yiğitlik anıtı süsledi bedenleri/
Biri engin denizlerle arkadaş/ biri inancın cömert efendisi/ biri sabrın korkusuz aslanıydı/ onurun mescidi şimdi cesetleri /
Halkın ulusu, rüzgârın kardeşiydi onlar/ ölüme taviz vermedi hiçbiri
Şimdi şu satırları yazarken aklıma düşüverdi: “Masamda/ toprak saksıda/ kokusu solmuş/ bir tutam fesleğen/ O da seni düşünüyor/ ben de...
 
Şiir Manifestosu
Biliyorsun 21. yüzyılda her şeye alışılır oldu... Ölüm acısına bile... Ama şiirsizliğe asla!
PEN Yazarlar Derneği’nde 2014 Yılı Şiir Ödülü’nü sana verdiğimizde, o yılın Şiir Manifestosu’nu hazırlamak görevini de üstlenmiştin... O manifestoyu, o bildiriyi de hiç unutmadım...
Kendisi de dahil hayata itirazdır.
Kendisine de karşıdır, itirazına da…
Savaşa karşı, ama kavganın yanında.
Barışa, özgürlüğe, vicdana taraftır.
Yolsuzluk, rüşvet yoktur defterinde.
Var oluşu baş eğmeyi reddinde.
Montaj, dublaj, kumpas bilmez.
Yazıldığı gibi yaşar anadilinde.
Edebiyatın isyankâr edepsizi,
Dünya halklarının ortak sesidir.
Düş ve gerçek, aşk ve karasevda
Bir de kendisi dışında her şeydir.
Şiir, şiirden başka bir şey değildir.
Çok haklısın sevgili arkadaşım... Şiir, şiirden başka bir şey değildir...
Uçurumda açan kır çiçeklerinin yanına yazdık adını Refik Durbaş... Sen özgürsün artık... Şiirlerin, düzyazıların, kitapların, bize, yüreğimize kelepçeli...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları