Sarı yelekler ve ötesi...

07 Aralık 2018 Cuma

Öfke büyüdü, büyüdü, kabına sığmadı ve taştı. Sarı yeleğini üzerine geçiren sokaklara aktı.
Fitili akaryakıt zamlarına tepki ateşledi ama bildiğiniz üzere akaryakıt zammı, peşi sıra gelen elektrik ya da gaz zammı vesaire bunlar. İşin özünü tek cümle ile özetleyelim efendim: Artan eşitsizliklere karşı bir başkaldırı.
Fransa’da başladı. Genellikle şehir merkezlerindeki yüksek kiralar nedeniyle kırsal bölgelere yerleşenlerden oluşan göstericiler. Çoğu düşük gelirli işçiler, emekliler ve işsizler... Makron hükümetinin zamlardan geri adım atması yetmedi. Şimdi liseliler de sahnede, direnişte...
İş, Emmanuel Macron davası, hatta Fransa’nın bir sorunu olmaktan çıktı sınır ötesine taştı. Sofya’dan Brüksel’e Avrupa’nın birçok kentlerinde, bakıyoruz Sarı Yelekliler sokaklarda. Almanya’da da ortaya çıkıyorlar, Hollanda’da da.. Dünyanın en yoksul ve eşitsizliğin en fazla olduğu ülkelerden Burkina Faso’da tepki yine akaryakıt zammına ama yelekler bu kez sarı değil kırmızı... Irak’ın güneyindeki petrol zengini Basra’da bile bakıyoruz kamu hizmeti yoksunluğu ve işsizlik nedeniyle yeniden alevlenen gösterilerde “Sarı Yelekler”.
Ne anlama geliyor bütün bunlar? 8 yıl önceki Arap Baharı’ndan farkı ne? Neye evrilecek?
Arap Baharı; Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde halkların meydanlara çıktığı, demokrasi arayışı içinde gerçek diktatörleri devirmek için yapılan gösterilerdi. Bugün ise Batı’da bu olan bitenler, Batı dünyasında demokrasinin de kırılgan hale geldiğinin göstergesi bir yandan da.
Öte yandan beraberinde bir tehlikeyi de barındırıyor; hem de son derece yaşamsal bir tehlikeyi: Bu öfkeyi kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek isteyen popülist ya da aşırı sağcı akımların ortaya çıkması. Ki oluyor da.
Neo-liberal politikaların sonucunda ortaya çıkan krizlerin faturasının kendilerine kesilmesine karşı çıkan kitlelerinin haklı öfkesinin faşizan bir niteliğe, vandalizme indirilmesine izin verilmesi son derece sakıncalı.
Zaten aşırı sağa kayan bir Avrupa tablosu var karşımızda. İtalya’da giderek yükselen popülist Beş Yıldız Hareketi, Macaristan, Avusturya... Bu yüzden demokrasi son derece önemli.
Sarı Yelek hareketinin neye evrileceğini zaman gösterecek. Ama bastırılsa, yeniden halının altına süpürülmeye çalışılsa bile var olan yapısal sorunlara gerçek çözümler üretilmemesi halinde
o ya da bu şekilde yeniden ortaya çıkacak: Gelir dağılımındaki eşitsizlik, işsizlik, çevresel sorunlar, iklim değişikliği, göçler, mülteci akınları, dijitalleşmenin getirdiği tehditler ve fırsatlar... Tüm bunlar ortada çözülmeyi bekleyen sorunlar olarak dururken iktidarların ‘zenginlere vergi indirimi, şirketlerin işçi atmalarını kolaylaştıran yasalar çıkarmaları, kamu yararı sağlamayan yanlış özelleştirmeler’
benzeri uygulamaları karşı tepkileri daima doğuracak.
“Direnmek, bir anlamda insan topluluklarının kendini sürekli yeniden yaratması demektir... İnsanoğlu tarihin akışını değiştirmeye kadirdir. Tarih sorumlu yurttaşların eseridir” diye yazar Stéphane Hessel “21. yüzyılın özgürlük manifestosu” diye tanımlanan “Öfkelenin” adlı kitabında. Fransa’da 2 milyon satan birçok ülkede çevrilerek yayımlanan kitapta, 2011 Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen Hessel, gençleri, uygar bireyleri, haksızlık ve sorunlara kayıtsız kalmayarak neo-liberal masallara kanmamaya, çevreye duyarlı olmaya, sosyal adaletsizliğe, tekelci sermayenin diktatörlüğüne karşı çıkarak, öfkelerini barışçıl yollarla dile getirmeye çağırır.
Ne dersiniz? O kitabı yeniden alıp okumanın zamanı gelmedi mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları