Amerikalı Uzman Gözüyle ‘Diyarbakır Buluşması’

21 Kasım 2013 Perşembe

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Washington’daki resmi temaslarını tamamladığı saatlerde, Ankara’da da İhsan Doğramacı Barış Vakfı bünyesindeki Dış Politika ve Barış Araştırmaları Merkezi, Türkiye ve ABD’nin izledikleri dış politikalar üzerine uluslararası bir çalıştaya ev sahipliği yapıyordu. ABD ve Türkiye’nin önde gelen üniversite ve düşünce kuruluşlarından dış politika uzmanlarını bir araya getiren toplantıda ilginç sunumlar yapıldı. Üzerinde çok tartışılan sunumlardan biri, geçmişte Türkiye’de çok konuşulan raporlara imza atan RAND Corporation’da Türkiye ve Ortadoğu analizleri yapan Stephen Larrabee’nin “Türkiye’nin Yeni Kürt Açılımı” başlıklı sunumuydu.

Erdoğan, Obama’yı okuyamadı
Aslında başlık buydu, ama Amerikalı uzman, Türkiye ve ABD’nin çelişen Suriye politikaları ışığında Kürt sorununu değerlendirmeyi tercih etti. Larrabee’ye göre, Başbakan Erdoğan daha baştan Suriye politikasını iki temel “hata” üzerine inşa etti:
1. Suriye lideri Beşşar Esad’ın bu kadar direneceğini öngöremedi.
2. ABD Başkanı Barack Obama’nın, Suriye’de “ikinci Vietnam” yaşama kaygısını okuyamadı ve ikinci kez seçildikten sonra mutlaka Suriye’ye müdahale edeceği yanılgısına kapıldı.

Süreci başlatan adım
İşin Türkiye-Suriye boyutunda ise Esad’ın Kürtlerin ağırlıklı olduğu Türkiye sınırından askerlerini çektiği Haziran 2012 tarihi, Larrabbee açısından dengeleri değiştiren kritik bir dönüm noktası. Bu gelişme sonrasında, Kuzey Irak’taki gibi bir “özerk Kürt bölgesi”nin Suriye’de de doğacağını sezen Ankara, stratejik bir kararla kendi Kürt sorununun çözümü için yeni bir girişim başlattı. Türkiye’nin gündemindeki “çözüm süreci”nin başlamasında bu değerlendirme de etkili oldu. PKK de benzer bir stratejik değerlendirme ile silahlı mücadelesini Türkiye’den Suriye’ye kaydırdı.

Öcalan-Barzani rekabeti
Suriye’nin kuzeyinde PKK desteği ile kontrolü ele geçiren PYD’nin karşısında ise Ankara ve Kuzey Iraklı Kürtler var. İkisinin aynı çizgide olmadığına dikkat çeken RAND uzmanına göre, “Barzani Suriye’deki Kürtler üzerinde tek etkili güç olmak isterken, Ankara tüm Kürt grupların bir araya gelerek Esad’a karşı durmasından yana.”
Konuşmasında “Mesele Suriye’deki Kürtlerin liderliğini kimin yapacağı. Barzani mi Öcalan mı?’ diyen Larrabee, sorunun yanıtının Türkiye’deki çözüm süreci açısından büyük önem taşıyacağı kanaatinde.

Diyarbakır PR çalışması
Başbakan Erdoğan’ın Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (KRG) Başkanı Mesud Barzani ile Diyarbakır’a yaptığı çıkarmayı, Türkiye’de 2014 ve 2015 yıllarında yapılacak üç önemli seçime yönelik “Halkla ilişkiler çalışması” olarak gören Larrabee’nin değerlendirmeleri şöyle:
“Erdoğan’ın yaptığı en akıllıca hareket Barzani ile ilişkileri geliştirmek oldu. Son gezi de bu çerçevede tabuları yıkan bir geziydi. Erdoğan, cumhurbaşkanı olmak istiyorsa mutlaka Kürtlerin oyuna ihtiyacı olduğunu biliyor ve ona göre adımlar atıyor.”

ABD’nin Irak korkusu
Eskiden Türkiye-Kuzey Irak yakınlaşmasını teşvik eden ABD’nin, Suriye krizinin özellikle Irak’a olumsuz yansımalarını gördükçe, bu işbirliğinden korku duyar hale geldiğini belirten RAND uzmanı, “Türkiye’nin Barzani ile yaptığı ikili anlaşmalar Bağdat’taki Maliki hükümetini İran’ın kucağına itiyor. Bu da Irak’ın mezhep ve etnik çizgiler doğrultusunda parçalanması riskini doğuruyor. Bu yüzden Erdoğan’ın, Barzani ile kurduğu iyi ilişkileri, Maliki ile de dengelemesinde yarar var” tavsiyesinde bulundu.

Kandil oyunu bozar
Amerikalı uzmana çalıştay sırasında Ankara’nın PKK’nin hapisteki lideri Abdullah Öcalan ile yürüttüğü “çözüm süreci” adı verilen müzakereler de soruldu. Yanıt oldukça kötümserdi: “Türkiye’nin Kürt açılımı konusunda oldukça kuşkuluyum. Çünkü Irak’ta da Suriye de uzun süreli şiddet, çatışma ve istikrarsızlık ortamı yaşanacak. PKK böyle bir ortamda oyun bozucu aktör olacaktır. Dağlardaki askeri kanadın farklı düşündüğü ortada. Örgütte silahı elinde tutanlar onlar. Kolayca bırakmak istemeyeceklerdir.”

ABD Çözüm, Türkiye Fırsat Peşinde
Çalıştayda üzerinde epey tartışma yapılan bir diğer konuşma ise Bilkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Ersel Aydınlı’ya aitti. Türkiye ile ABD arasındaki ilişkileri “söylem” ve “eylem” boyutuyla bilimsel bir metotla mercek altına alan Aydınlı’nın vardığı sonuç ve uyarı şöyle:
“İki ülke arasındaki ilişkiler müttefiklik ilişkisinden öte, çelişki hatta bazen karşıtlık noktasına varmakta. Örneğin Arap Baharı sonrası bögede yaşananlara bakarsanız ABD bunları çözüm bekleyen krizler olarak görüyor. Yoluna koymak istiyor. Türkiye ise fırsat olarak değerlendiriyor ve bölgeyi yeniden düzenlemek istiyor. Bu hiç de istikrarlı olmayan oldukça garip bir ilişki. Böyle uzun vadede sürdürülmesi mümkün değil. Eğer idare edilemezse çok problemli bir hal alabilir. İki tarafın oturup bunu konuşması lazım. Hem de hemen!”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları