9 Eylül Başlangıcı...

09 Eylül 2014 Salı

9 Eylül 1922 her şeyden önce Mustafa Kemal’in Atatürk olduğu gündür.
26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz’un başarıyla sonuçlanmasının ardından 9 Eylül’de Belkahve sırtlarından İzmir’e gelen Mustafa Kemal’e çevresindekiler övünçle seslendiler:
“Başardık paşam, zaferle bitti...”
Atatürk, “hayır” dedi, şöyle devam etti:
“Asıl mücadele şimdi başlıyor...”
Evet, asıl mücadele yeni başlıyordu. Atatürk’ün kafasındaki hedefin henüz ilk aşaması tamamlanmıştı. Devamında daha zorlu bir yolculuk vardı.
Bu yolculuk modern Türkiye’nin kurulmasıydı. Bir bakıma hiç bitmeyecek bir yolculuktu. Zira Atatürk’ün kafasında çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmanın, devamında onun da ötesine geçmenin, çağı belirleyen bir ülke olmanın planları vardı.
Atatürk’ü gerek yaşadığı çağın gerekse tarihin öteki evrelerinin komutanlarından, devlet adamlarından ayıran başlıca özellik budur.
Rousseau, “bir toplumu aydınlatmak yönetmekten zordur” diyor.
Atatürk, bu sözün gereğini yaptı, daha zor olanı seçti. 9 Eylül’de Anadolu’yu işgal eden son kuvvetleri de bu topraklardan çıkardıktan sonra, zaferin hazzını yaşamayı, nimetlerini toplamayı değil, toplumu aydınlatmayı seçti.

***

Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı zaferle sonuçlandırdığı gün söylediği “daha yeni başlıyor” cümlesi, aynı ayın içinde anlamını buldu. Bursa’daki öğretmenler kurultayı, savaş sonrası katıldığı ilk büyük toplantı oldu.
“Öğretmenler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” sözünü söylediği bu kurultayla birlikte yeni dönemin en önemli hamlesi eğitimde atıldı. O dönemin öğrencilerine sadece derslerinde başarılı olma aşkı verilmiyordu, aynı zamanda cumhuriyetle birlikte gelen devrimlerin heyecanıyla yetişiyorlardı. Attilâ İlhan’ın bir söyleşisinde okuduğumu anımsıyorum; Cumhuriyetin ilk yıllarında İzmir’de öğrenci iken duygularını şöyle anlatıyordu:
“Derslerimizde başarılı olmayı o kadar önemsiyorduk ki, karnemizde zayıf gelirse Cumhuriyet de zayıflayacakmış gibi hissediyorduk...”
Yine aynı dönemin öğrencilerinden matematikte Arf teoreminin bulucusu Prof. Cahit Arf da İzmir’deki lise yıllarını şöyle özetliyordu:
“Cumhuriyet ve devrimleri bize öylesine büyük bir heyecan ve özgüven veriyordu ki; matematik okurken yeryüzünün bütün problemlerini çözebileceğimize, çözdükten sonra da yeni problemler üretip onları da çözeceğimize inanıyorduk...”
Prof. Arf’ın o inancı gerçekleşti ve yıllar sonra dünyaca ünlü bir matematik profesörü oldu.

***

9 Eylül’de yola çıkılan “başlangıcın” hedefinde sadece okul çağı çocukları yoktu. Aydınlanma projesinin en önemli ayaklarından birini Halkevleri ve Halkodaları oluşturuyordu.
Halkevleri tiyatrodan el sanatları eğitimine, okuma yazmadan müziğe kadar onlarca etkinliği içinde barındıran gerçek bir halkeviydi. Bunlar daha çok büyük kentlerde kuruluydu. Halkodaları ise büyük ölçüde köylerdeydi. Yerine göre muhtarın odasının yanı ya da köyün en büyük kahvesi aynı zamanda Halkodası işlevi görüyordu. Burada da özellikle süreli yayınlar, kitaplar yer alıyordu.
Sayıları mı; Halkevi 500 kadar, Halkodası ise 4 binin üzerinde.
Halkevleri ve Halkodaları bugünkü sivil toplum kuruluşlarının işlevini de üstlenen bir yapıya sahipti. Bu gerçeği Atatürk’ün sadece Ankara ve büyük kentlerin merkezlerinde Cumhuriyeti ve devrimleri yayabildiğini iddia edenlere bir kez daha anımsatmış olalım.
9 Eylül 1922’deki büyük zaferi ve büyük başlangıcı bir kez daha selamlıyoruz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları