Bozkurt Güvenç: Bireyin ve toplumun mutluluğu peşinde...

13 Aralık 2018 Perşembe

1970’lerin ilk yarısındayız. 12 Mart sonrası... Hacettepe Üniversitesi Sosyal Antropoloji Kürsüsü Başkanı Bozkurt Güvenç, “İnsan ve Kültür” adlı çalışmasıyla fırtınalar estiriyor. Bu bir ders kitabı. Antropoloji-İnsanbilime giriş kitabı. Kaynak kitap niteliğinde. Biz üniversitede değiliz, sınavlara girmeyeceğiz ama ne yapıp yapıp bu üniversite yayını ele geçirmeye çalışıyoruz. Biz dediğim Sanat Dergisi çalışanları. Akal Atilla ve ben. Hocayı arıyoruz. Bir hafta sonra “İnsan ve Kültür” elimizdeydi. Sonra yıllar boyu Remzi Yayınevi, en sonra da Boyut Yayınları (2016) basacaktı “İnsan ve Kültür”ü. Bu kitap 12 Eylül’ün “Türk İslam sentezine” de direnmiş, günümüze dek var olmayı sürdürdü...

Çoğulculuk peşinde
Yıl 1974. Bir haber geldi çalıştığım gazeteye. “Hoca” Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı’na atanmış... O zamanlar, sanat gazeteciliğinde çok iddialıyız. İlk röportajı bize vermelisiniz diye tutturuyoruz. Kırmıyor... Upuzun bir röportaj yapıyorum onunla.
Şimdi o sararmış sayfalar önümde; 26 Nisan 1974 tarihli dergiden Hoca haykırıyor. Hayır her zamanki gibi sakin sakin anlatıyor. Sanatı toplumdan soyutlayamazsınız diyor... Sanat ve kültür; toplum ve birey bütünlüğünü; bilimin, sanatın ve kültürün kucaklaşması gerektiğini anlatıyor, sayfalar boyu...
Sonra... Bugün bile acısını çektiğimiz noktaya değiniyor: “Ekonomik ve teknolojik refah mutluluk getirmez. Tam tersine yabancılaşmaya yol açar! Kalkınmanın bütüncül bir bakışla ele alınması gerek. Her alanda ve herkese açık olması gerek.” İleriye yönelik çoğulcu ve hoşgörülü bir kültür politikası tanımlaması ve uygulaması gereksinimini paylaşıyor.
O günden sonra Bozkurt Güvenç de Sanat Dergisi’nin neferleri arasına katıldı. Acı haberi aldığımda, o günlerden bu yana süren sevgi ve saygımı, ona borçlu olduklarımı, ondan öğrendiklerimi düşünmeden edemedim.

İnsanım diyebilmek
Geçen yıl 53. Türk Pediatri Kongresi’nde Bozkurt Güvenç’le birkaç gün geçirmek büyük mutluluktu. Bozkurt Güvenç ve Doğan Kuban’ın birer sunumla katıldıkları Orhan Bursalı’nın “Bir Entelektüel Yol Haritası” başlıklı konferansı ufuk açıcı, yol gösterici ve zenginleştiriciydi. Orhan Bursalı’nın bu iki bilge hoca için “Cumhuriyet Muhafızları” tanımlaması çok doğru. (Herkese Bilim ve Teknoloji Dergisi’nden her ikisinin de yazılarına ulaşabilirsiniz.)
Bozkurt Güvenç, o gün evrensel kimliğimizi sorguluyor.
Nedir evrensel kimliğimiz sorusunun yanıtı, İnsanım’ demek olmalı...” diyordu.
Bütün bir ömrü insanlığı savunmaya, çağdaşlığı, Cumhuriyet ilkelerini savunmaya, toplum ve bireyin, sanat, kültür ve bilimin bütünlüğünü savunmaya adayan bir bilge için yaşamın en doğal akışı bu söz... Ama gelin görün ki...
Hak ve hukukun yok edildiği... İnsanların Türk’üm, Kürt’üm, Müslümanım, ateistim, Aleviyim, Erdoğancıyım, biat edensin, etmeyensin, yandaşsın, muhalifsin diye ha bire ayrıştırıldığı...
Yıllardır FETÖ’ye karşı en büyük mücadeleyi vermiş Necati Doğru, Emin Çölaşan gibi yazarların dahi FETÖ’cü diye suçlandığı... (Şaştık mı? Yoo, Ahmet Şık’tan, Kadri Gürsel’e nice Cumhuriyet yazarı da aynı iğrençliği yaşamadı mı?)
Erdoğan dışında herkesin, her an, her şeyle suçlanabileceği bir ortamda...
Herkesin sıra bana ne zaman gelecek diye iktidarın şerrinden korktuğu bir düzende...
Sevgili Bozkurt Güvenç Hoca, sizi her zamankinden daha çok özleyeceğim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları