Dünyanın bütün yün yeleklileri birleşin!

16 Aralık 2018 Pazar

Fransa’da başlayan sarı yelekliler isyanına o kadar özenmiş olmalıyım ki, rüyamda resmen ülkemde “yün yeleklilerin isyanını” gördüm. Öyle bir mutlu uyandım ki, hadi dedim rüyamı anlatayım, rüya olsa da gönlünüz şenlensin!
Bizim kadınlarımız, ister Sur bölgesinde olsun, ister Karadeniz’in yaylalarında olsun, ister kentlerin varoşlarında yaşasınlar, her yaz kendilerine ve çocuklarına, torunlarına mutlaka bir yün yelek örerler. Kapı önünde dedikodu yaparken,ekmek yapımına ara verdiklerinde, televizyon karşısında saçma sapan kadın programlarını izlerken elleri hiç boş durmaz, mutlaka ama mutlaka yelek örerler, illa ki de yelek örerler. Çünkü yelek pratik bir giysidir ve insanı sıcak tutar.
İşte rüyamda yüzlerce kadının haldır haldır yelek ördüğüne tanık oldum. Hiç kimse konuşmuyordu ama şişlerin sesi tüm meydanı dolduruyordu. Tik tik, tik tik...
Bu kadar çok yelek neden örüyorlardı, şaşkınlık içinde sordum. Meğerse isyana hazırlık yapıyorlarmış ayrıca tüm gökkuşağının renklerini de özellikle kullanıyorlarmış. Çünkü sadece tek renk olduklarında işin rengi bozuluyormuş, gökkuşağı bu ülkedeki herkesi temsil etsin istiyorlarmış.
Yeleğini bitiren onu köşedeki duvarın dibine sıralıyor ve hemen yeni yün ipliği alıp yeni bir yeleğe başlıyordu. Duvar dibinde yazılar vardı, yeleklerin kaç beden olduğunu gösteriyordu. Yeleklerin başında sayım yapan kişiye sordum, kaç beden var? Yanıt verdi: “Çocuk bedeninden en büyük bedene kadar hepsinden var. Kimse yeleksiz kalsın istemiyoruz.” Ben de bu sözleri duyunca hemen kendime bir yelek seçtim. Mor rengi pek bir severim, en güzel moru seçtim, afili afili dolaşmaya başladım. Birden birisi beni uyardı: “Madem yelek örmüyorsun, başka işlere yara!” Emriniz olur, ne iş verilirse yaparım, bana isyan başlayınca gerekli olan malzemeleri düzenleme işi verildi. İşim biber gazı yiyecek olanlar için bez maske yapma işiydi. Bu konuda deneyimli olduğum için başladım yığın halindeki türbentleri kesip iki ucunu birleştirmeye. Bir yandan da bu yelek işi ne zaman sona erecek, ne zaman nasıl bir isyan başlayacak merak ediyordum. Hemen yanı başımda da benim gibi yün örmeyi bilmeyen pek çok insan vardı, onların kimi maske yapıyor, kimi plastik şişelere limonlu su dolduruyordu.
Ben böyle düşünürken iri yarı, kapkara saçlarını iki örgü yapmış, orta yaşlı, kırmızı yelekli bir kadın yanıma yaklaşıp seslendi: “Sen o işi bırak, seni pankart yazma işine aldık, ben komitenin karar verdiği sloganları söyleyeceğim, sen yazacaksın!” “Tamam” dedim. O söyledi ben yazdım:
“Bebeler hasta oldu doğalgaza yaptığınız zammı geri alın!”
“Tükettiğimiz kadar elektrik parasını ödemek istiyoruz!”
“Enflasyonun düştüğü yalan! Asgari ücret 2300 TL olmalı!”
Yeter bu Kolin, Cengiz Holding şirketlerini zengin ettiğiniz, ölmek istemiyoruz!”
“Çocuklarımızı şeytanla korkutan bir din istemiyoruz!”
“Bütçesi 10.5 milyar olan Diyanet kapatılsın!”
“Camilere gidenler kendi imamlarına baksınlar!”
“Bu kadar çok milletvekili istemiyoruz! Boşuna para!”
“Kızlarımızın, erkek çocuklarımızın ırzına geçen imamlarınızdan hesap sorun!”
“Ülkemizin limanlarını, ovaları sattınız, yeter durun artık!”
“Her istemediğiniz kuruma kayyım atamanızdan bıktık!”
“Partilerden, sendikalardan bize hayır yok!”
“Uyuşturucu baronlarını biliyorsunuz, yakalayın!”
Yazdım da yazdım...
Oh be! Nihayet isyan vakti gelmişti. Birden binlerce kadın, yaşlı-genç, sırtlarında kendi ördükleri yelekler, ellerinde pankartlar yürümeye başladılar. Ortalık bir renk cümbüşü içindeydi. Evet binlerce rengârenk yelekli insan, kadın erkek yürüyorlardı. Çocuklar vardı aralarında, mavi, kırmızı, sarı yelekli. Babalarının, annelerinin elinden tutmuş yürüyorlardı. Biliyorlardı ki, bu yürüyüş onlar için, onların daha güzel bir dünyada yaşaması için...
Ama o da ne, rüyam tam da yürüyüş bütün sokakları doldurduğunda, bütün evlerin balkonlarında yürüyüşçülere karanfil atıldığında, yeleğini giyip koşanların sayısı arttığında ansızın polisler ve askerler tarafından durduruldu. Birden sanki rüyam doldu ve gerisini göremedim. Ama sabahleyin uyandığımda ilk işim koşarak gidip yün almak ve kendime bir yün yelek örmeye başlamak oldu. Hiç bilinmez, burası Anadolu, beklenmedik, önceden görülmeyen sürprizlerin yatağı. Benden söylemesi, yün yeleklerinizi örmeye başlayın!
Sloganımız şöyle: “DÜNYANIN BÜTÜN YÜN YELEKLİLERİ BİRLEŞİN!” 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları