Fransa rüzgârından değirmen olur mu?

20 Aralık 2018 Perşembe

Fransa’da 17 Kasım’da başlayan Sarı Yelekliler eylemi birinci ayını doldurdu. İniş çıkışlarla eylemlerin devam edeceği görülüyor.
Avrupa’nın öteki ülkelerine de sıçrayan eylemlerin özünde ekonomik uçurum, katılımında geniş bir yelpaze var.
Asgari ücret düzeyinde geliri olan çalışanların ve emeklilerin benzin zammını protestosu ile başlayan eylemler bugün lise düzeyine ulaştı. Halen 500’e yakın lisede öğrenciler daha elverişli koşullarda üniversiteye girmek, öğretmenler de daha yüksek maaş almak için boykotta.
Özellikle kırsal kesimde Paris’e çıkan otoyollarda geçiş ücretlerinin yüksek olması nedeniyle gişeler de Sarı Yelekliler tarafından ortadan kaldırıldı. Otoyolu işleten şirketin gözünü kâr bürümüş olmalı ki; şirket yetkilileri otoyolun sürekli fotoğrafını çekeceklerini, geçenlere fatura göndereceklerini açıklayınca tepki büyüdü. Şirket, içi kan ağlayarak açıklamasını geri aldı.

***

Fransa’daki Sarı Yelekliler eylemini Türkiye’de en iyi duyuran Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Macron dışındaki hiçbir lider Erdoğan kadar Sarı Yelek dememiştir.
Tarihsel açıdan bakıldığında Paris, Osmanlı hanedanı ve aydını için çok önemli olmuştur. 1. Jön Türk Kurultayı 1902 yılında Paris’te toplanmıştı. Bu başka yazı konusu.
Erdoğan, son konuşmalarında ısrarla Türkiye’de de Sarı Yelek eylemi hayal edenlerin olduğunu söylüyor, verip veriştiriyor. Bu söylemleri aradan geçen 5 yılın ardından başlatılan Gezi eylemleri soruşturmasıyla birleştirince akla şu sorular geliyor:
Acaba bu tür eylemleri en çok Erdoğan mı istiyor?
Acaba böylesi eylemlerin olması halinde toplumun yeniden kutuplaşmasıyla bunun üzerinden seçim stratejisi mi kurmak istiyor?
Fransa’da her şeye karşın direnme hakkı geleneksel özelliğini sürdürüyor. Türkiye’de ise böyle bir hak arama eylemi üzerinden terör örgütü yaratma ve gerilim siyaseti üretme gayreti sürüyor.

*** 

Gerek Türkiye’de gerekse dünyada refah uçurumu giderek derinleşiyor. Türkiye’deki durumu sadece şu veri özetlemeye yeter:
2000 yılında emeğin milli gelirden aldığı pay yüzde 37 idi. 2018’de bu pay yüzde 17’ye geriledi.
Artık aslan payı emeğin değil, sermayenin.
Eskiden sermayenin el değiştirme modeli şuydu:
Yap-işlet-devret.
Şimdi değişti:
Sat-affet-şükret!
Geçen pazar günü Hürriyet gazetesinde Sapiens’in, 21. Yüzyıl İçin 21. Ders kitabının yazarı Yuval Noah Harari ile bir söyleşi vardı. Harari, dünyada gelir uçumundaki artışa vurgu yapıyor. Fransa’daki eylemlerin ideolojik bir tabana yayılmadığına dikkat çekiyor, şöyle diyor:
20. yüzyılın üç hikâyesi vardı. Liberal hikâye, komünist hikâye, faşist hikâye.Üçü de çöktü... Yeni bir hikâye yok...
Harari yeni bir hikâye olmasa da yakın gelecekte liberal ekonominin yine de öne çıkacağı görüşünde.
Bütün mesele de bu; alternatif yeni hikâye yok. Fransa’daki rüzgârdan şu aşamada dünyaya değirmen görünmüyor. Ancak diyalektiğin şu kuralını da unutmamak gerekir:
Bir sorun masaya yatırıldı mı, çözüm başlamış demektir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları