Sokak güvenliği

21 Aralık 2018 Cuma

Bir ülkenin uygarlık düzeyi, sokaklarının, meydanlarının, parklarının düzgünlüğü, güzelliği ve güvenliği ile ortaya çıkar.
Kentleşen ama “kentlileşemeyen” Türkiye’de özellikle büyük kentlerimiz, ortak yaşam kurallarına saygıyı gerektiren “kent kültürü”nden yoksun oldukları için yaşanmaz haldeler.
Bırakınız sokakları, parkları, meydanları, insanlar oturdukları dairelerde bile ortak yaşam kurallarına uymakta zorluk çektikleri için, gürültü eden komşu veya park yeri sorunu yüzünden cinayetler işleniyor.

***

Yürürken önünüze bakmazsanız düşüp bacağınızı, kolunuzu kırmanız, yukarı bakmazsanız da kafanızı bir tabelaya veya yolunuzu yukardan kesen bir ağaca çarpmanız işten bile değil.
Yeşil ışıkta karşıya geçerken “Sağa dönüşte yayaya yol ver” tabelasına rağmen üzerinize dönen bir aracın altında ezilmemeniz ise bir mucize!
Bütün fiziksel engeller ve trafik tehlikeleri sizi durduramıyorsa bile yürürken öteki yayalardan kurtulmanız pek olanaklı değil:
Karşıdan gelirken telefona baktığı için size çarpanlardan, arkanızdan gelip omuzunuza çıkarak önünüze geçenlerden, üç kişi yan yana yavaş yavaş yürüyerek veya sokak ortasında durup sohbet ederek tüm kaldırımı kapatanlardan fırsat bulursanız ve sinirleriniz yeterince sağlamsa yürümeye devam edebiliyorsunuz.
Kentlileşemeyen kentlerimizin sokakları bu haldeyken, parkları da bakımsızlıktan ve pislikten dökülüyor, meydanları ise Cumhuriyet Türkiyesi’nin özenle inşa ettiği Beyazıt ve Taksim örneklerinde olduğu gibi, toplantı ve gösterilere ev sahipliği yapamasınlar diye tahrip ediliyor.
Kentlileşemeyen kentlerin, kent kültüründen nasibini almamış olan yöneticileri, bir kente kişilik kazandıran kaldırım kafelerini yok ediyor, eli sopalı vandallar ise, Cihangir’de olduğu gibi, kaldırımlara taşan resim sergisi açılış kutlamalarını bile basıp insanları terörize ediyorlar.

***

Siyaseten, bir iktidarın demokratik olup olmadığı, sokakları, parkları, meydanları, halkın, çeşitli aktivistlerin, siyasal grupların, özellikle de muhaliflerin, düşünce ve eleştirilerini barış içinde açıklayabilecekleri mekânlar haline getirmesiyle ölçülür.
Demokratik bir ülkede polis, kamuya açık alanlarda sadece bireylerin güvenliğini sağlamakla yetinmez; buraları uyuşturucu bağımlılarından, tecavüzcülerden, eli sopalı vandallardan, anarşiden, şiddetten koruduğu gibi çeşitli grupların barış içinde demokratik toplantı ve gösteri haklarını kullanmalarını da güvence altına alır.

***

Temel hak ve özgürlüklerimize sahip çıkarken, sokaklarımızı, parklarımızı ve meydanlarımızı korumayı da ihmal etmeyelim:
Yerel seçimlerde oy kullanırken de özellikle Beyoğlu’nu ve Taksim’i unutmayalım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları