Gülengül Altınsay

Transfer hastalığı

28 Aralık 2018 Cuma

Çöküş birdenbire olmadı tabii ki. Zaten kaç yıldır sürekli bir düşüş içindeydik. İstanbul’un üç büyükleri de bu gidişata önlem olarak sezon başı yeniden yapılanma kararı verdiler. Ve bir sürü transfer geldi ardından. Ama Fenerbahçe’siyle, Galatasaray’ıyla, Beşiktaş’ıyla sonuç ortada. İnanılmaz kötü bir tablo var karşımızda. Futbol yok, başarı yok, borç boğazı geçmiş. Ama taraftarı bir şekilde oyalamak gerek. Dikkatleri başka taraflara çekmek gerek. İşte devre arası transfer dönemi böyle bir zamanda can simidi gibi yetişti. Oysa ki daha dört ay geçmiş aradan. Ama herkes umudunu nedense ara transferlere bağlamış. Elde ne varsa üçe beşe satılacak, sonra da yeni isimler akşam pazarından alınacak. Tabii kazanan da aracılar olacak.

Bozuk saat, doğru zaman
Bu kadar ‘yap-boz’un bir tek açıklaması olabilir. Demek ki yapılan olumlu işler hiçbir zaman bir stratejinin ürünü olarak yapılmamış. Anlık, onun bunun tavsiyesiyle verilen kararların ürünü olmuş. Zaten kulüp yönetimlerinin en iyi bildiği şey bu değil mi? Günü kurtar gerisini boş ver. Bu yolda en fazla başvurulan ise bol bol transfer yapıp hedef şaşırtmak. Bizim kulüp yöneticileri ancak başka çare yoksa kendi bildikleri yoldan ayrılabiliyorlar. Zorunluluklar da bazen doğru şeylere yol açabiliyor. İşte Beşiktaş’ın ‘Feda Sezonu’yla başlayan ve ardından iki yıl üst üste şampiyonluk getiren süreç. Genç, yetenekli, ücreti düşük oyuncu taraması, birkaç yerinde dokunuş bile Beşiktaş’ı nasıl da doğru yola sokmuştu. O yolda ısrar edilmese de yarım yamalak da olsa o yapılanma Beşiktaş’a iki parlak yıl yaşattı.
Ama “Biz bu işleri biliyoruz” havası çok çabuk eski düzene dönmenin yolunu açtı. Sonra yine al-sat para düzenine dönüldü.
Bu arada “Satamazsak alamayız” diye garip bir şey icat edildi. Oysa ki, şampiyon olan takım esas olarak korunmuş olsaydı eminim iki yıl daha şampiyonluk gelirdi. Havaya girip bir de “Come to Beşiktaş” sloganıyla taraftarı transfer işine alet ettiler. Böylece Come to Beşiktaş’çıların sosyal medya üzerinden getirttiği ve her koşulda desteklediği futbolcular çıktı ortaya. Yani takıma müdahale etmeyen kalmadı, takımın ayarlarıyla oynandı, takım takım olmaktan çıktı. Bu kadar kısa sürede gerçekleşen çöküş de gösteriyor ki yaşanan şampiyonluklar da bir strateji ürünü değilmiş.

İlkeler ve Güneş
Kuşkusuz 2 yıl üst üste şampiyonlukta büyük katkısı var Güneş’in. Ama gelinen noktada takım dağılmış, Hoca da cesaretini yitirmiş gözüküyor. “Transferleri ben yapmıyorum, yönetim yapıyor” demesi de kendisini kurtaramaz ne yazık ki. Eğer istemediğiniz şeyler yapılıyorsa, görev sınırlarınız ihlal ediliyorsa istifa etmek diye de bir şey var çünkü.
Ve son garip nokta; yönetimin, “2019 Mayıs’ında seçim olmasına rağmen Hoca’nın sözleşmesini 1.5 yıl uzatacağız” açıklaması. Böylece gelecek yönetime bir emri vaki olmuyor mu bu? Tamam yönetim olarak dikkatleri Hoca’nın üstüne çekip kendinizi eleştirilerden kurtarmaya çalışıyorsunuz ama sürekli “Hocamızın süresi bizim yönetim süremiz kadar olacak” dedikten sonra bu dönüş pek kemiksiz olmadı mı? Sürekli ilkeli olmaktan bahseden Şenol Güneş ise bakalım bu işe ne diyecek?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Semih vakası 28 Mart 2024
Yeniden nefret 22 Mart 2024
Suç getirende? 17 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları