Olaylar Ve Görüşler

Ortaoyunu ortadan kaldırılırsa

02 Ocak 2019 Çarşamba

Otoriteye, güce yönelik yazılı, sözlü, teatral, müzikal mizaha karşı gösterilen hoşgörü, o ülkedeki demokratik olgunluğun şaşmaz göstergesi olagelmiştir. Eleştiriye tahammülsüzlük ise otoriter, baskıcı bir tutumun yansıması olarak değerlendirilmiştir. Ortaoyunu, bizim mizah anlayışımıza, kültür kodlarımıza hitap ettiği için çok tutulmuştur. Ortaoyunun temelinde yalnızca Karagöz Hacivat yoktur. Nasreddin Hoca, İncili Çavuş, Keloğlan başta olmak üzere Türk halk mizahı vardır.

Mizah, acıyı mutluluğa, yoksulluğu varsıllığa, matemi sevince, hıçkırığı kahkahaya dönüştürme sanatıdır. Mizah yaratıcılık ister, yetenek ister ama yetmez. Cesaret ister. Mizah doğası gereği eleştirel, uyarıcı, iğneleyicidir.
Güce, otoriteye, iktidara yönelik eleştiri mizah üslubu ve söylemiyle ifade edildiğinde daha etkili olur. Her milletin mizah anlayışı birbirinden farklıdır.
Bu onların kolektif kültür kodlarıyla, milli kimlikleri, psikokültürel özellikleriyle ilgilidir. Otoriteye, güce yönelik yazılı, sözlü, teatral, müzikal mizaha karşı gösterilen hoşgörü o ülkedeki demokratik olgunluğun şaşmaz göstergesi olagelmiştir.
Eleştiriye tahammülsüzlük ise otoriter, baskıcı bir tutumun yansıması olarak değerlendirilmiştir.

Mizah geleneğimiz
Köklü bir mizah geleneğimiz var. Hoca Nasreddin gibi ağlamak, Bayburtlu zihni gibi gülmek, Keloğlan gibi Kaf Dağı’nı Zümrüdüanka’nın kanadında aşmak, İncili Çavuş gibi padişahla kinayeli konuşmak bize özgüdür.
Hoca Nasreddin’e mal edilse de o fıkralar Türk milletinin kolektif dehasının,ince mizah anlayışının ortak ürünleridir. Seyirlik köy oyunlarından başlayarak hayal perdesinin Karagöz’ünde, Kel Hasan’ın ortaoyununda, Naşit’in tuluatında mizah vardır. Halkımız mizahı da, mizahçısını da sever, yaşamının ayrılmaz bir parçası olarak içselleştirir.
Ortaoyunu için hayal perdesinden yere inmiş, ete kemiğe bürünmüş Karagöz denir. Doğru tanımlamadır. Ortaoyununun iki ana karakteri Kavuklu ile Pişekâr, hayal perdesinin Karagöz’ü ile Hacivat’ıdır. Ahalinin çepeçevre halka olup seyredeceği şekilde, ortalık yerde oynandığı için ortaoyunu denilmiştir. Kavuklu, Karagöz gibi kaba saba, argo konuşan başoyuncu, baş komiktir. Kavuklu karakterinin dil ve yüz komikliği oyunculuk yeteneği ile bütünleşince oyunu sürükler götürür.

Ortaoyunun karakterleri
Pişekâr ise Hacivat Çelebi gibi az biraz mürekkep yalamış, bilgiçlik taslayan, dişi konuşan, ön açan bir kimliği temsil eder.
Osmanlı payitahtının demografik zenginliği, kültürel panaroması, ortaoyunundaki diğer karakterleri oluşturur. Oyunun ana konusunun dışında yazılı metni yoktur. Kavuklu Kel Hasan, Kavuklu Hamdi, Abdürrezzak, Pişekâr Küçük İsmail gibi büyük ustalar senaryosuz konudan en az iki saat seyirciyi kırıp geçiren bir oyun çıkarırlar. Kastamonulu, Kayserili, Şarklı, Karadenizli, Trakyalı tipler, Yahudi, Ermeni, Rum, Tuzsuz Deli Bekir, Matiz, Kavuklu Arkası, Kayarto, Zenne, mahalle bekçisi, Çelebi ve diğer karakterler şiveleri ve yöresel giyimleriyle oyunlarını icra ederler.

Usta çırak ilişkisi
Ortaoyunu, bizim mizah anlayışımıza, kültür kodlarımıza hitap ettiği için çok tutulmuştur. Ortaoyunun temelinde yalnızca Karagöz Hacivat yoktur. Nasreddin Hoca, İncili Çavuş, Keloğlan başta olmak üzere Türk halk mizahı vardır. Seyirci, İstanbul’un sosyokültürel zenginliğini, değişik sınıflardan, farklı sosyal dokulardan insanların renkli yaşamlarını yansıtan aynada aslında kendisini görmektedir. Kendisine gülmekte, kendisiyle yüzleşmektedir.
Ortaoyununun ve ortaoyunundan bozma tuluatın son büyük temsilcisi Dümbüllü İsmail’dir.
Usta çırak ilişkisiyle yetişmiş, doğuştan gelen yüz avantajını oyunculuk yeteneği ile birleştirince eski ustaları aratmayan bir kavuklu olup çıkmıştır.
Yakın geçmişte yitirdiğimiz çırağı Münir Özkul’un tiyatro sahnesinde ve beyaz perdedeki başarısında, ustasından miras ortaoyunu tarzının büyük payı vardır. Kemal Sunal’ın bu kadar sevilmesinde, kaçıncı kez seyredilen, her karesi ezbere alınmış filmlerinin, ilk kez izleniyormuşçasına keyif vermesinin nedeni mizah geleneğimizden tortular taşımasıdır. Çağdaş Kavuklu Pişekâr diyaloğunun beyazperdeden tekrarıdır.

Zeki-Metin ikilisi
Haldun Taner Usta’nın oyunlarıyla ünlenen Zeki Alasya-Metin Akpınar ikilisinin, halkın gönlünde taht kurup markalaşmalarının nedeni de aynıdır. Haldun Taner’in oyunları, ortaoyunu ve tuluat geleneği ile çağdaş tiyatronun ustaca harmanlanmasından meydana gelir. Zeki- Metin ikilisi bu oyunların çağdaş Kavuklu-Pişekâr’ları olarak yeni kuşakların tiyatroyu sevmesinde büyük hizmette bulundular.
Metin Akpınar, Müjdat Gezen, yetenekleriyle, oyun tarzlarıyla, Kavuklu’ların, Pişekar’ların manevi mirasçıları ve çırakları olarak bize kültür kodlarımıza, geleneksel damak zevkimize uygun oyunlarını temaşa ettiriyorlar.
Var olun, sağ olun. Perde ömrünüz uzun olsun.  

Av. Hüseyin Özbek
Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları