Öztin Akgüç

Ekonomide beklentiler

02 Ocak 2019 Çarşamba

Tahmin yapılırken beklentiler nicel olarak ifade edilmeye çalışılırken, dünyadaki genel eğilimler, ekonominin içinde bulunduğu koşullar, başlayan süreç, ülkenin üretim ve yönetim kapasitesi dikkate alınmadır.
Dünya ekonomisinde genelde yavaşlama beklenmekte, IMF büyüme tahminlerini, yavaşlama yönünde revize etmektedir. Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) politika faizini yüzde 0.0, Birleşik Krallık Merkez Bankası’nın (BOE) yüzde 0.75 düzeyinde sabit tutması, Japon Merkez Bankası’nın (BOJ) parasal genişlemeden negatif faizden söz etmesi, gelişmiş ülkelerin durgunluk hatta deflasyona sürüklenmek tehlikesinden tam kurtulamadığını göstermektedir.
ABD’de 2018 yılında faiz artımına giderek, faiz üst düzeyini yüzde 3.0 değin yükselten Fed’in 2019 yılında da iki kez 25 baz (yüz 0.25) puan faiz artışı yapacağı öngörülmüş olmakla beraber, beklentinin gerçekleşme olasılığı zayıftır.
Fed, para politikası stratejisi olarak bir tür örtülü enflasyon hedeflemesi yapmakta, enflasyon süreci başlamadan, ekonomide enflasyon tehlikesi görüldüğünde baskın önlemler almaktadır. ABD’de işsizlik oranının yüzde 3.7 olarak, doğal işsizlik oranının da altına düşmesini işçilik saat ücretinin hafifçe yükselmesini, Trump’ın gümrük vergilerini artırmasını, ithalat kısıtlamalarını, enflasyon tehlikesi başlangıcı olarak gören Fed, faiz yükseltmiştir. 2019 yılında ABD’de ekonomide yavaşlama beklentisi gerçekleşir, işsizlik oranı yükselme eğilimine girerse, Fed’den faiz artışı beklenmemelidir.
Ülkemizde 2019 yılında ekonomik yavaşlamanın, politika yapıcılarının ifadesiyle dengelemenin sürmesi beklenmektedir. Resmen zayıf büyüme rakamları açıklanmasa dahi büyüme, imalat sanayii ve inşaat sektörenden değil hizmetler sektöründen kaynaklanacaktır. Yavaşlayan, ekonomide üretim kapasitesi cari talebin üstünde olan, genelde yüzde 70.0 dolayında kapasite ile çalışan, mali yapısı bozuk, kaynak yaratamayan özel sektörden makine - teçhizat yatırımı beklenmemelidir. Yatırımlarda azalma işsizlik oranının daha da yükselmesine yol açacaktır. İç tüketim, yatırım harcamalarının yavaşlamasıyla iç pazar daralmasını telafi için işletmelerin dış pazarlara yönelmeleri, ihracat artışı, ithalat azalması, ABD baskısıyla, BRENT kalite bir varil (159 LT) petrol fiyatının 60.0 USD altında kalması, cari işlemler açığı üzerinde olumlu etki yaparak cari işlemler açığının daralmasına olanak verecektir.
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında hatta portföy yatırımlarında, yabancıların Türkiye’deki kurumların çıkarmış oldukları menkul kıymet alımlarında artış beklenmemektedir. Yabancılara, vatandaşlık verme vaadi ile özendirilen gayrimenkul satışlarında olabilecek artışın sağlayabileceği sermaye girişi sınırlı düzeyde kalacaktır.
Dış borçların artması, kredi notunun düşmesiyle dış finansal pazarlarda borç verme hoşnutsuzluğu başlamış, risk primi, kredi temerrüt swapı (CDS) maliyeti yüzde 4.0’lere değin yükselmiştir.
Türkiye’ye kredi verenler kredi riskini yüksek bir prim karşılığında devredebilmekdir. Bu koşullarda kur ve faiz düzeyini olumlu etkileyebilecek boyutta yabancı sermaye girişi beklenmemelidir. Bankaların sendikasyon kredilerini yenilemeleri, yeni sermaye girişi, sağlamaz ancak sermaye çıkışını önler.
TCMB’nin enflasyonu ve döviz kurunu belirli bir düzeyde tutabilmek için sıkılaştırılmış para politikası izlemek zorunda kalması yanı sıra artacak bütçe açığı nedeniyle maliye politikasından da ekonomiyi canlandıracak bir katkı gelmeyecektir. Ekonomide yavaşlama mal ve hizmetler üzerinden alınan vergileri, ithalatın daralması dış ticaretten alınan vergileri reel olarak azaltırken borç stokunun büyümesi, faiz oranının yükselişi, sosyal güvenlik harcamaları, bütçe açığında hedeflenenin üstünde artışa yol açacaktır.
Yönetim hataları yapan, sağgörülü politikalar izleyemeyen kamu, banka, özel sektör karar alıcılarından, yöneticilerinden başarı beklemek aşırı iyimserlik olur. Zor bir yıl bizi beklemektedir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları