Özgür Mumcu

Büyük Komplo!

15 Eylül 2014 Pazartesi

Buralarda komplo teorileri sevilir. Kendi eylemlerinin sorumluluğunu alacak cesaret ve olgunluğa sahip olmayanlar için sağlam bir sığınaktır. Karmaşık gelen dünyayı basitleştirmek için de iyi bir araçtır.
Komplo teorilerine inananlarla tartışmak çok zordur. Teker teker her söylediklerini çürütseniz bile en sonunda “büyük resmi” görememekle suçlanırsınız. Bir çeşit yobazlık hali.
Her siyasi görüşün komplocusu olur. Daha çok hangi din olduğu fark etmez, siyasal dinci hareketlerde rastlanır. Ancak ulusalcı komplo teorilerini ardı ardına sıralayan bazı uyanıkların yakın zamanda ceplerini doldurduğu da unutulmamalı.
Kudretini yitirdiğini düşünenin, tutunmaya çalışanın sarıldığı bir araçtır komplo teorileri.
Demokrasi geliştikçe, toplumun kendine güveni arttıkça siyasi hayatta etkisi azalır.
İktidar çevreleri tam anlamıyla bir komplo teorileri cehennemine kendini hapsetmiş halde. Özellikle Gezi isyanından sonra iktidarın rasyonel düşünme kabiliyeti ciddi anlamda kayboldu.
Yolsuzluk iddiaları ise son kalan mantıklı davranma kırıntılarını da sildi süpürdü.
Paniğe kapılan iktidar korkuyla cenin pozisyonu aldı. Ana karnına yani milli görüşe döndü. O görüşün giriş seviyesi komplo teorilerine sarıldı. Bu iktidar olmasa hiçbir şey ama gerçekten hiçbir şey olamayacak bazı kalem erbabı da iktidarın bu zaafını kaşıyarak yerlerini sağlamlaştırmaya baktı.
“Gezi, 17 ve 25 Aralık darbe girişimleri” diye cümleye başlamanın iktidar saraylarında başını okşattırmaya yettiği bir ülkedeyiz neticede. Erdoğan’ın sevdiği medya temsilcilerini basına kapalı toplayıp “numaralarını takdir edip” “aferin deyip” başlarını okşadığı bir ülkede.
Birçok ülke gibi IŞİD’e Türkiye de hazırlıksız yakalandı. Ancak Türkiye’nin böyle bir lüksü yoktu. Sürekli böbürlenmeyi “cihan devleti” olmaya yeter zanneden iktidar, Ortadoğu’da yaprak düşse haberdar olduğunu iddia ediyordu.
İstihbaratı tarihinde olmadığı kadar güçlendirilmiş, dokunulmazlık zırhına büründürülmüş ve operasyon yapma gücüne kavuşturulmuştu.
Etnik ve mezhepsel gerilim hatları ancak çok dikkatli bir politikanın etkin olabileceğini gösteriyordu.
Ancak iç politikada Gezi’de kaybedilen rasyonel akıl dış politikada içinden çıkılamayan Arap baharıyla çoktan terk edilmeye başlanmıştı. Kendini bir “misyon sahibi” zanneden iktidar, Arap baharıyla o misyonu gerçekleştirecek imkânı bulduğuna vehmetti. Neticeleri ortada.
İçinden çıkamadığı IŞID meselesi için de komplo teorilerine başvurulması yakındır. İran’ın yarı resmi organları IŞİD liderinin aslında Simon Elliott adında bir Mossad ajanı olduğunu yazdı. Dünyada ne kadar meczup komplo teorisi âşığı siyasal İslamcı ya da aşırı sağcı Hıristiyan site varsa iddianın üzerine atladı.
Bizde ise bu iddiayı elbette havuz medyasından biri ispatlanmış gibi duyurdu. Hem de zamanında Atv’nin haberlerini yönetmiş biri.
Yeni Şafak’ın okuması en eğlenceli yazarı da IŞİD’in Türkiye’nin önünü kesmek için kurulduğunu iddia etti.
Bunlar henüz başlangıç. Entelektüel ve ahlaki üstünlüğü kaybeden fikirler fiziki tahakkümlerini sürdürmek için çaresizce komplo teorilerine sarılır.
AKP iktidara gelirken kimileri bunun ardında büyük bir komplo aradı. Şimdi de
AKP gitmeye başlarken iktidar çevreleri gitmelerinin ardında büyük bir komplo arıyor.
O zaman da komplo yoktu, şimdi de yok.
Memleketimizde ana çelişki rasyonel düşünenlerle aklını komplolarla bozanlar arasında. Komplocular kazanırsa ne olacağını anlamak için biraz Ortadoğu’ya bakmak kâfi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları