Gazetecilere Son Darbe...

15 Eylül 2014 Pazartesi

Yeni Bakanlar Kurulu’nun basın ve yayın kuruluşlarıyla ilişkilerden sorumlu Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan gazetecilik meslek örgütü temsilcileri ile bir araya geldi.
Anladık ki Basın-İş Yasası olarak andığımız 5953 sayılı yasayı güncelleştirip, gazetecilerin çalışma koşullarını ve iş güvencelerini iyileştirmeyi amaçlıyormuş!
“Ben de basın yayın mensubuyum” deyince de amaçlananlarla ilgili kuşkumuz arttı.
Kuşkulanmakta haklı olduğumuzu da önce Cumhurbaşkanı, ardından da Başbakan, düzenledikleri toplantıdaki ayrımcılıkları ile kanıtlayıverdiler.
Sorun doğrudan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile ilgiliyken, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün (BYEGM) bağlı olduğu Akdoğan’ın girişimi nereden çıktı, sorusu da ayrıca yanıt bekliyor.

***

Sivil yaşamda gazetecilik konusunda sabıkası kabarık Demokrat Parti’den (DP) sonraki ilk parti Adalet ve Kalkınma Partisi’dir (AKP).
İki özel örnek vereyim.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Adana’da 24-25 Aralık 1997’de düzenlediği “Meslek İçi Eğitimi” seminerine dönemin BYEGM Genel Müdürü Aydın Sezgin de katılmıştı. 12 Eylül Hukuku’nun ağır bastığı Basın Yasası’nı ayrıntıları ile dinleyince “Değiştiremez miyiz?” gibisinden bir soru yönetti TGC Başkanı Nail Güreli ile Hukuk Danışmanı Fikret İlkiz’in “Neden olmasın” demelerin üzerine çark dönmeye başladı. Saygı ile andığım Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen’in oluru ile bir çalışma başladı. Politikadan arındırılmış bir komisyon kuruldu. Meslek örgütü temsilcileri ile toplantılar yapıldı. Ve bir taslak ortaya çıktı.
İktidar değişti. Beşir Atalay da devlet bakanı olarak olumlu baktı. Ama AKP bürokratları kimi maddelere politikayı sokmayı başardılar. Yasa taslağına Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesinin tamamını koyduramadık. Yayın dünyamız “resmi makamların müdahalesine açık” bir hale geldi.

***

İş Yasası değiştirilirken, iş güvencesi ile ilgili maddelerin gazetecileri de kapsaması için önerge verildi. Genel Kurul’daki görüşmelerde önergeye en sert şekilde karşı çıkanlar, sonradan AKP’nin kurucuları olan Fazilet Partili milletvekilleri oldu. Hem eleştirdiler hem de ret oyu verdiler.
Ayrıntıları o dönem TGS Genel Başkanı olan Şükran Soner daha iyi biliyor.
O milletvekilleri şimdi iktidardalar ve gazetecileri koruma altına almak için yasa tasarısı hazırlayacaklar. Güldürmeyin insanı...

***

Varsayalım ki, gazetecilerin hakları tırpanlanmadı ve iyileştirme gerçekleşti. Peki, gazeteciler “halkın bilgilenme hakkı” adına özgürce çalışabilecekleri, editöryal bağımsızlık dediğimiz, yayınların kimseden korkmadan yapılabileceği bir dönem başlayacak mı?
Sorumu ayrıntılandırıp somutlaştırayım.
? Akreditasyon uygulaması bitecek mi?
? Kızılan yayın organlarına, hatta ticaret yapmadığı için vergi mükellefi olmayan vakıflara Maliye Müfettişleri gönderilmeyecek mi?
? Kamu reklamları, yandaş-düşman ayrımı olmadan ulaşılan kişi sayısının dikkate alınacağı bir hakça dağıtımla yapılacak mı?
? İşverene karşı koruma altına alınacağı söylenen muhabir, foto muhabiri ve kameramanlar haber kovalamak için gidecekleri kamu kapılarından elleri böğürlerinde dönmeyecekler mi?
Başbakan Yardımcısı Akdoğan bu sorulara nasıl yanıt verir bilemem.
Hazırladıkları ve internet gazetecilerinin 5953 sayılı yasaya göre gazeteci sayılıp sayılmayacağı tercihini patronlara bırakan bir tasarıdan övgüyle söz eden bir başbakan yardımcısı varken neler olabileceğini bir düşünün derim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları