Yanan atlar ve kafası koparılan kurt

06 Ocak 2019 Pazar

Yılın ilk günü Büyükada’da fayton atlarının tutulduğu ahırlarda yangın çıktı. Resmi bilgiye göre 9, bölgeden gelen bilgilere göre 12 at yanarak can verdi.
Facia, gazetelerde ufak bir haber olarak yer aldı; medya, ölen atların da duyarlı canlı olduğunu yine görmezden gelip “telef oldular” diye haber yaptı.
Faytoncular Odası Başkanı, TV’lere çıkıp “hem acımız hem zararımız büyük” dedi. Söylediğine göre, imar planı olmayan Adalar’daki faytoncular, kendi olanaklarıyla derme çatma ahırlar yapmış; onlar da zor durumdaymış...
Ölen atların sahibi ise, “Bunların hepsi bizim evlatlarımızdı” dedi! Medya, böylece taraflı haberleriyle, olayı tamamen “atların olumsuz barınma koşullarına” bağladı ve asıl sorunun üstünü örttü.
Acaba olanlar atlar açısından nasıl görünüyor? Ben, daima, toplumda “mal” olarak görülen ve yok sayılan hayvanların tarafındayım. Bilinç sahibi duyarlı varlıklar olan hayvanların beden ve hayatları üzerinde insanların inisiyatifinin olmaması gerektiğini düşünüyorum ve hayvan özgürlüğü için mücadele ediyorum.
Şimdi bu satırları okuyup, “Bir bu mu kaldı derdimiz!” diyenler olabilir ama bu dünyadaki tüm kötülükler, birinin canının diğerinin canından daha az değerli olduğunu düşünmekle başladı. Ayrıca toplumsal adalet ve özgürlük, bütünlüklü bir mücadele gerektirir. Hem insan hem de hayvan için aynı anda aynı mücadele verilmek zorunda. Çünkü biri diğerinin engeli değil; tersine tamamlayıcısı!
Hayvanların gözlerine yeterince bakıp, beden dillerini incelerseniz, ne hissettikleri anlaşılır. Yangından zor kurtulan atların videosunu sosyal medyada defalarca izledim. Tüm bedeni kan ve yanıklar içinde kalmış bir at vardı. Karbonmonoksit zehirlenmesi geçirdiği için ayaklarının altına yayılan idrarı da kanlıydı. Acı doluydu gözleri, ürkmüştü...
Özgürlüğün ve gücün simgesi olarak gördüğümüz atlara bunca eziyet niye? Bu çağda ekolojik modern çözümler varken, niye atlar hâlâ köleleştirilip zevk ve para için çalıştırılıyor? Ahırlar derme çatma değil de daha iyi koşullarda olsaydı, bu muhteşem hayvanların özgürlükleri ellerinden alınmış olmayacak mıydı?
Bir insan, “evladım” dediği canlıyı öldüresiye sömürür mü? Onu bir arabaya bağlayıp, sırtına kamçı ile vurup yük taşıtır mı? Duyarlı canlılara yapılan sistematik zulümle para kazanılması hakça mıdır? Bir insan evladını kaybettiğinde, aynı zamanda ticari zararının büyük olduğundan söz edebilir mi?
Hayvan hakları savunucuları olarak yıllardır atlı faytonları protesto ediyoruz. Turistik faaliyet, nostalji sevdası, “ekmek teknesi”, “Adalar imara açılır” vb. argümanlar, bu işkenceyi sürdürmek için gerekçe olamaz! Adalar’daki ve diğer illerdeki atlı faytonlar derhal kaldırılıp yerine çevre ile uyumlu çözümler sunan yöntemler uygulanmalı. (Bunları 30 Eylül 2018 tarihli yazımda anlatmıştım. Dileyen o yazıya bakabilir.)
Bir atın, insan dilini konuşmayan masum bir hayvanın, gözlerinden ayaklarına kadar kana bulandığı, işkence görerek can verdiği bir dünyada kimse huzur bulamaz! Atlı faytonları kaldırın! Bunu seçim vaadi yapıp sonra unutmayın!

Dehşet verici bir manzara!
Siyasi tarihimize korkunç bir fotoğraf daha eklendi. Devlet Bahçeli, kendisine hediye olarak verilen doldurulmuş kurt kafasını kabul etmiş. Bununla da kalmamış; camekân içindeki kurt kafası, parti binasının girişinde sergileniyormuş.
Bu vahşet hakkında birkaç sorum var. Geçen yıl hayvana yönelik şiddete hapis cezası gelmesi için yasa tasarısı hazırlatan Bahçeli değil miydi? Hayvan derken sadece kedi ve köpekleri mi kastediyordu, yoksa hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da kendi sözünün tam tersini mi yaptı? Partisinin simgesi olan bir hayvanın kafasının koparılması ne anlama geliyor?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakoz 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları