Korku kalmadı, kahkaha verelim...

10 Ocak 2019 Perşembe

Bu sanatçılardan her şey beklenir! Dünyada komünistlik kalmadı, bunlar komünistlik ederler! Ülkede muhalif kalmasın diye millet bunca uğraş verirken, bunlar hâlâ muhalefet ederler! Kuzu kuzu, koyun koyun oturup susacaklarına ha bire konuşurlar. Oyuncu tayfası da, çalgıcı tayfası da oynamakla çalmakla yetinmez, bir de konuşur üstüne üstlük! Hangi biriyle başa çıkacaksın ki!
Şu Fazıl Say’ın yaptığına bakın! Adam, hem beste yapıyor, hem kitaplarını yazıyor, hem bu ay sonuna dek sırayla Paris (12 Ocak) Konya (17), Ankara (18), Münih (20), Reggio Emilia (22), Milano (23, 27), İstanbul (30 Ocak) konserleri var... Sen bir de kalk Sayın Cumhurbaşkanı’nı konsere davet et! Olacak iş mi bu! Böyle faşistlik yapılır mı!
Sonunda Cumhurbaşkanı dayanamadı grup toplantısında açıkladı: “Bu ülkenin meşrebi ve duruşu belli olan Cumhurbaşkanı’nı Mozart dinlemeye, bira içmeye zorlamak faşistliğin dik alasıdır.
Rutkay Aziz, 1984’ü oynadığı yetmezmiş gibi, Mozart’a bir de Beethoven eklemez mi! Pes artık insaf! Hem Mozart, hem Beethoven dinleteceksin, etti mi iki kat faşistlik!
Andante dergisinin yöneticisi, müzik yazarı Serhan Bali de saf saf faşist yöntemleri sorguluyor: Şöyle bir tweet atmış: “Hayır mesela Schönberg, Bartok veya ne bileyim Ligeti dinlemeye zorlayamazsınız beni deseydi anlardım ama Mozart?” Bak bak bak! Faşistlik dozunu artırmak için ortaya bu isimleri atıyor...
Durumun vahameti, sanatçıların bu faşist yöntemleri evreselliğe taşımaları... Ben bilmiyordum, Genco Erkal’ın şu mesajından öğrendim. “Son aldığımız habere göre Robert de Niro, Başkan Trump’ı Dede Efendi dinlemeye, kımız içmeye zorlamış, o da meşrebimize uymaz demiş”.
Anadolu Ajansı’nın eksik bıraktığını neyse ki yurdumun kimi gazeteleri tamamladı: “İşte Mozart ve Beethoven dinleyen Batı ülkelerinin durumu” diyerek faşist alışkanlıkları, Sarı Yelekliler çerçevesinde ele aldılar...

Çalışan gazeteciler mi?
Seçimlere kadar, Batı düşmanlığı ve Batı’ya ait her şeye öfke, kin yurdum insanına bol bol enjekte edilecektir!
Tam “korku kalmadı, kahkaha verelim” diye içimden geçirirken, bugünün “Çalışan Gazeteciler Günü” olduğunu anımsadım. Bu söz bile insanı güldürüyor. Çünkü halen ülkede çalışandan çok, çalışamayan gazeteci var. Gazeteciler Cemiyeti ve Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin yeni raporlarından kimi satır başları şöyle:
- 142 Gazeteci hapiste.
- Son 10 yılda gazetecilerin üçte biri işsiz kaldı.
- Çalışanlar sendikasız. (Basın yayında sendikalaşma oranı: Avrupa’da yüzde 25, Türkiye’de yüzde 6...)
- Gazete çalışanlarının büyük bölümü yoksulluk sınırında maaş almakta.
Her ne kadar bugüne ilişkin mesajında Cumhurbaşkanı “Son 16 yılda u¨lke genelindeki reformlar, Tu¨rk basınının zenginles¸mesine, c¸es¸itlenmesine, daha demokratik ve o¨zgu¨rlu¨kc¸u¨ bir yapıya kavus¸masına vesile olmus¸tur” dese de...
Biliyoruz ki:
- Sadece 2018’in ilk 11 ayında 74 gazeteciye toplam 400 yıl hapis cezası verildi.
- 2014-17 yılları arasında 68 bin 827 kişiye Cumhurbaşkanı’na hakaretten soruşturma açıldı. (2018 İnsan Hakları Raporu)
- 2017 Haziran-2018 Kasım arasında: 30 yayınevi 116 basın yayın kuruluşu kapatıldı. (Yayıncılar Birliği Raporu)
Otosansür, tehdit ve korkutmalar, gözaltılar, tutuklamalar, yasaklar, para cezaları... Cezanın ertelenmesi ve başınızın üzerinde sallanan o koca parmak... Bunların sıradanlaşması...
Mart sonuna dek sıkın dişinizi...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları