Mutluluk nedir?

11 Ocak 2019 Cuma

Nâzım Hikmet’in Saman Sarısı şiirinde Abidin Dino’ya “Bana mutluluğun resmini yapabilir misin?” dizesiyle sorması üzerine Abidin Dino belki mutluluğun resmini yapamadı ama yazdığı şiiriyle mutluluğu anlatmaya çalışmıştı. Peki, Türkiye’de mutluluğun tarifi nedir?
Önceki gün Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin İklim Kafe konuşmaları kapsamında İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden Ahmet Atıl Aşıcı’nın, “Ekonomik Büyüme Mutluluk Getiriyor mu? Mutlu Olmanın Ekonomisi” başlıklı konuşmasını dinledim.
“2015 yılına kadar Türkiye ekonomik olarak büyüdü ama ekonomik, toplumsal, ekolojik sürdürülebilirliği sağlayamadı” diyor Aşıcı, “Büyürken ekonomik kırılganlıklarını da artırdı, doğal kaynaklarını sürdürülemez boyutta tüketti, nitelikli rekabet gücünü yitirdi. Bu gücünü yitirmesi cari açık boyutlarını artırdı”. Çin örneğini veriyor Aşıcı, 2008 yılında Dünya Ekonomik Forumu’nun rekabet sıralamasında aynı yerdeymişiz. Sıramız 80 imiş. 10 yılda yani 2018’e geldiğimizde Çin 30. sıraya yükselmiş, Türkiye 126. sıraya gerilemiş. Toplumsal sürdürülebilirliği, artan iş kazalarına dayanarak ölçümlemiş. 2012 yılında 870 ölümlü iş kazası yaşanmış. 2018 yılında bu sayı 1923’e ulaşmış.
Kişi başına artan gelir ile mutluluk endeksini de karşılaştırmış. Türkiye’de 2003 yılında mutluyum diyenlerin oranı yüzde 59.6 iken 2018 yılında bu oran yüzde 58’e düşmüş. Aynı yıllarda kişi başı gelir 11 bin 701 TL’den 20 bin 971 TL’ye çıkmış. Aşıcı, ben TÜİK’in yalancısıyım diyor. 4 kez kriterleri değiştirdiğini hatırlatarak.
Peki, insanlar hayattan ne bekler?
Aristo’ya göre mutluluk geçici hazlar peşinde koşmak yerine anlamlı bir hayat yaşayarak elde edilir.
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi, “Bütün insanlar eşit yaratılmışlardır, onları yaratan Tanrı kendilerine vazgeçilmez bazı haklar vermiştir; bu haklar arasında yaşama, özgürlük ve mutluluğunu arama hakkı yer alır...” der.
1974 yılında Easterlin Paradoksu şunu kanıtlamıştır: Ülkeler arasında zengin ülkeler, fakir ülkelerden daha mutlu. Aynı ülke içinde zenginler fakirlerden daha mutlu. Ancak zaman içinde gelir arttıkça mutluluk artmıyor. Yani “illa çok kazanacağım” diye didinerek mutluluğu yakalayamıyorsunuz.
Easterlin Paradoksu mutluluk için önemli olanın mutlak değil göreli gelir olduğunu anlatır. Bugüne kadar ve halen devam eden sistem “Herkesin diğerinden daha fazla kazanmaya çalıştığı bir sistem”. Ama görülüyor ki mutluluk getirmiyor. Üstelik toplumsal ve ekolojik sorunları artırıyor, hatta ekonomik sürdürülebilirliği bile etkiliyor.
Richard Layard, Göreli geliri artırmak için çabalamak kaybetmeyi kabul etmektir. Ben kazanırsam diğerleri kaybedecek, onlar kazanırsa ben... Bu süreç herhangi bir toplumsal kazanç sağlamazken özel hayattan, aileyle ve arkadaşlarla geçirilecek zamandan feragat etmeyi zorunlu kılar” der.
Peki, ne yapmalı?
Sonuç açık: Ekonomik büyüme takıntısından kurtulmak.
Büyüme odaklı bir ekonomik sistemin sürdürülemezliğini önce kabul etmek. Ardından çözüm yollarını birlikte oluşturmak.
Bunları neden anlattım: Milletin kredi borçları sürekli, bir kartın borcunu öteki ile kapatmaktan iflahı kesilmiş... Karşılıksız çek, senet sayısında büyük patlama yaşanıyor... Peşpeşe işletmeler kapanıyor ama bir yandan da peşpeşe iş kazaları yaşanıyor. İnsanlar mutsuz, insanlar umutsuz. Artık bu durumu sorgulamanın zamanı gelmedi mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları