Zafer Arapkirli

Cross - Dressing

11 Ocak 2019 Cuma

Muhtemelen, “Yazar, başlığı niye İngilizce atmış?..” diye merak ettiniz. Dikkat çekmek ya da “Bakın ben ecnebi lisan da biliyorum” ukalalığı etmek için yapmadım, emin olun. Bu tabirin ya da tanımın tam Türkçe karşılığı icat edilmemiş de ondan. O halde, izah etmem gerekiyor:
Karşı cinsin kıyafetlerini giyerek dolaşmaktan hoşlanan bireylere “Cross- Dresser”, bu olayın kendisine de “Cross-Dressing” diyorlar, İngilizcede...
“Şimdi, durup dururken nereden geldi aklına?” diyebilirsiniz. Şuradan geldi:
Siyasette son yıllarda dikkat çekici biçimde, “Karşı tarafın elbiselerini ödünç alma merakına” tanık oluyoruz. Özellikle de seçim dönemlerinde.
Bir bakıyorsunuz, sol ya da sosyal demokrat cenahta siyaset yapan bir siyasi parti lideri, normalde laiklik vurgusu yapar, dini kavram ve sembollerden hep uzak durmaya özen gösterirken, seçim sathı mailine girildiğinde taşra-varoş ziyaretlerinde, sık sık “Allah, din, Kuran, namaz, ezan, iman” söylemine başvuruyor. Cami, türbe ziyareti, başörtüsü vurgusu, konuşma metinlerinin arasına serpiştirilen “Efendimiz” ya da “Elhamdülillah hepimiz…” vurgusu, alıp başını gidiyor. “Bakın benim de anacığım başörtülü” pozlarına bayılıyor. “Zaten kardeşlerimin bazılarının başı da örtülüdür.. Çocukluğunda Kuran kursuna gitmiş” olmayı tanıtım videolarına serpiştiriyor.
Hatta, daha da ileri gidilerek, bu kavramların kaynağından (menbaından) gelmiş siyasetçileri, (üstelik de kendi örgüt ve seçmen tabanını ifrit etmek pahasına) tek tek yerel birimlerde aday göstermenin telaşı içine giriyorlar.
Al sana “Cross-Dressing”...
Öteki tarafa bakıyorsunuz. Yani, normalde “faşizmle, emperyalizmle ve hatta kapitalizmle” hiçbir problemi olmayan, dahası genlerinde, DNA’larında, damarında, alyuvar ve akyuvarlarında, bilcümle vücut salgılarında bunları taşıyanlar da bunu yapıyor. Yine seçim dönemi yaklaştığında, hatta seçim dönemlerinin de dışında, zaman zaman (gerekli gördüklerinde) “karşı tarafın giysilerini kuşanıp” arzı endam eylemeye bayılıyorlar.
Bir bakıyorsun, hani neredeyse “Mahir- Hüseyin-Ulaş-Deniz-Yusuf-Hüseyin” güzellemesinin adeta “bir tık altı” bir heyecanla “Kahrolsun faşizm!” diye haykırıyor. Bir bakıyorsun, “Açgözlü patronların kâr hırsına, acımasız piyasa ekonomisinin, emekçileri inim inim inleten ezen zulmüne karşı” söylemler bolca kullanılıyor. Bir bakıyorsun, “Eyy emperyalist güçler!” diye bas bas bağırarak, sanki yıllar, on yıllar boyu emperyalistlerle işbirliği yapan kendileri değilmiş gibi bir görüntü içine giriveriyorlar.
Kapitalizmin, gözü dönmüş bir çılgınlık ve hoyratlıkla doğayı katletmesine, betonlaştırmasına, yeşilin boğazlanmasına ve büyük kentlerimizin TOKİ’lenmesine (bu tabiri de ben icat etmiş olayım) yıllarca cevaz veren birilerinin kalkıp da “Ne bu ya?.. Ne hale getirdiler canım kenti böyle!” diye haykırmaları, tam da bu söylediğim sendromun kapsamına girmiyor mu?
Üç gün önce, hukuku iğdiş eden ve mahkemelerde kurdukları kumpaslarla hayatları karartanların, bu ülkenin bilcümle vatansever aydını, askeri, gazetecisi ve düşünürünü “haritadan silmek” için yeminli bir mücadele veren utanmaz yobaz ve emperyalist uşağı F Tipi teşkilat üyelerinin, bugün sözde “Hukuktan ve adaletten yana” nihavend makamında ağıtlar yakmalarını saymıyorum bile.
Buram buram oportünizm, pragmatizm ve çıkarcılık kokmuyor mu bütün bu “karşı kamptan utanmazca giysi ödünç alma (çalma?)” eylemleri?
Ne dersiniz? Başlıktaki Cross- Dressing tabirine artık bir ulusal karşılık bulma zamanı gelmiş gibi...
Değil mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Mektep... 29 Aralık 2021
Yandaşlık zor zenaat 24 Aralık 2021

Günün Köşe Yazıları