Sanatçının oksijeni özgürlüktür...

13 Ocak 2019 Pazar

Çin’de bilge ne güzel söylemiş:
Bir yıl sonrasını düşünüyorsan, tohum ek.
On yıl sonrasını düşünüyorsan, ağaç dik.
Yüz yıl sonrasını düşünüyorsan, toplumu eğit.
Coğrafyaları, çağları aşan bu söze, bizim de bir ekimiz var:
Bin yıl sonrasını düşünüyorsan, sanatçı yetiştir.
Sanatçının doğum tarihi vardır, ölüm tarihi yoktur.
Homeros, 2500 yaşındadır...
Yunus Emre, 800 yaşındadır...
Shakespeare, 500 yaşındadır...

***

AKP Genel Başkanı ve AKP Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözleri bizi derin düşüncelere götürdü:
“16 yıla baktığımda kültürde ve sanat alanında yeteri kadar mesafe kat edememiş olmamızdan dolayı hep hayıflanırım, iç geçiririm...”
Devamını da aktaralım:
“Bir toplumda sanat ve edebiyat felç olmuşsa o toplumda ortak değerlerin üretilmesi ve yaşatılması zordur...”
Ne güzel söz!
Devamı şöyle:
“Bir ülkenin gelişmiş mimari anlayışı yoksa o ülkede üstyapının özgün bir ruh ve kimlik yansıtması beklenemez...”
AKP iktidarının mimariden ne anladığını her yerde görüyoruz. Öyle anlaşılıyor ki; Erdoğan’a kültür sanat ödülleri törenine uygun konuşma hazırlamışlar. İçine niyetlerini de yerleştirmişler. Erdoğan, kültür sanata öteki alanlara el attığı gibi atacaksa, bu alan da eğitime, ekonomiye, tarıma benzeyecek demektir!
Sanatçıya “müsvedde” diye seslenen, Mozart’tan faşizm anlayan bir bakış, “Biraz kültürle sanatla ilgilenelim” derse, ne olacağını kestirmek zor değil.
Zaten Erdoğan, aynı konuşmanın devamında bu alana “terörle mücadele kadar önemli bir beka konusu” olarak baktığını söylüyor.
Yaklaşımın bütünü dikkate alındığında sanatın, sanatçının daha çekeceği var...
Bugün sanatçı olmak için yetenekten önce şuna gereksinimi var:
Cesaret...

***

Yazı aramızda Sabahattin Ali ile ilgili bir çalışma içindeyim. Geçen gün biricik kızı Filiz Ali’yle uzunca sohbet ettik, 1940’ları bir kez daha yaşadık. Sabahattin Ali’nin romanını yazan Hıfzı Topuz, büyük yazarın katlinin, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerine giden aydın kıyımının başı olduğu görüşünde.
Sabahattin Ali’nin sağlığında bugün de çok satan romanları arasında yer alan Kuyucaklı Yusuf’la ilgili bir suç duyurusunda bulunulur. Denir ki; bu roman, rejimi aşağılıyor, aile kurumunu kötülüyor, halkı askerlikten soğutuyor.
Mahkeme bilirkişiden rapor ister. Üç kişilik bilirkişi heyetinde Reşat Nuri Güntekin de vardır. Güntekin bugünkülere de ders olacak güzellikte bir metin sunar. Özetle şöyle der:
“Yazar çok büyük bir eser ortaya çıkarmıştır. Sözü edilen suçlamalar yersizdir. Yazar kimi sorunları abartarak anlatmış olabilir. Abartma, sanatçının ruhunda vardır. Bu bir anlatma, halka gerçekleri gösterme yöntemidir. Sanatçı gerçekleri anatmak için yerine göre dürbün kullanır, büyüteç kullanır... Yazarı cezalandırmak, zaten cılız olan romancılığımıza büyük zarar verir...”
Sabahattin Ali bu davadan beraat eder...
Sanatçının oksijeni özgürlüktür...
Özgürlüğü kısıtlayıp iyi sanatçı yetiştirmeye girişmek, insanın ağzını burnunu kapatıp, “istediğin kadar koş” demektir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Seçimden sonra! 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları