'Belediyesiz' Demokrasi!

25 Eylül 2008 Perşembe

Nüfusu 2 binden aşağıya düşen belediyelerle Büyükşehir beldelerini kapatan 6 Mart 2008 tarih ve 5747 sayılı yasa Anayasa Mahkemesinde yarın görüşülecek... CHPnin açtığı davada, çağdaş demokrasilerdeki yerinden yönetim kurumlarını sakinleri azaldı diye yok etmek sorgulanacak...

Türkiyedeki 3225 belediyenin 16sı büyükşehir, 101i büyükşehir ilçeleri, 283ü büyükşehir beldeleri, 65i il, 749u ilçe ve 2011i de belde belediyesi... Yargılanacak kanun ise 863 beldeyi köyleştirirken 249 büyükşehir beldesini de mahalleye dö-nüştürüyor.

Yani, 1000den fazla yerleşmemizde artık ne belediye başkanı seçilecek ne de meclis... Üstelik Osmanlıdan bu yana belediye olanlar bile var; çoğunun da dünyadan kardeş belediyeleri bulunuyor...

Bahaneleri ‘imar’!

Ülkedeki yönetim düzeniyle birlikte demokrasi ve toplumsal yaşam kültüründe de dönüşüme neden olacak böylesi köktenci bir yasaya kamuoyu gereken duyarlılığı göstermedi...

Dahası, nice demokrasi militanı yazarımız bile kentli haklarının evrensel kurumuna yönelik bu darbeyi umursamadılar. İktidar kadroları ise ancak İran, Arabistan gibi ülkelerde görülebilen belediyesiz yönetim anlayışını özellikle imarı bahane ederek savundular...

Örneğin TOKİ Başkanı, yasanın tasarısını överken imar planlarının sağlıklı uygulanması, mimari rejim bütünlüğünün korunması gibi gerekçeler sıralayarak diyordu ki; Bir yerde imar yoğunluğu bir iken diğerinde beş olmaz. Belde belediyelerinin bir an önce kapatılması yararlı olacaktır.(Bizim Kocaeli /18 Şubat 2008)

Oysa imar planlarını yok sayan; 3 katlı yere 30 katlı bloklar diken; tarlaları, yeşil alanları betonlaştıran; ülke düzeyindeki mimari rejimi kimliksiz tünel kalıp silolarına dönüştüren kendileri değil miydi?

Belediyelerin ‘sabıka’sı

Ne var ki belediyelerin imar aymazlıkları ileri sürülerek kapatılmalarına kamuoyunda sessiz kalınmasının bir nedeni de yine belediye yönetimleridir.

Çünkü, az sayıdaki bazı olumlu örnekler dışında, 1980lerden sonra üstlendikleri imar ve planlama yetkilerini genelde kötüye kullandılar. Deyim yerindeyse, şehircilikte sınıfta kaldılar; hatta sabıkalılar...

Peki, acaba bunun sorumlusu, demokratik ve çağdaş bir yerel yönetim kurumu olarak belediye midir? Yoksa yerel yöneticileri, özellikle imardaki keyfiliğe özendiren ve kente karşı suçlara yıllardır önlem almayan yağmacı siyaset midir?

Avrupa belediyelerinde bizdeki gibi bir imar rezaleti yoksa; meclis gündemlerinde ranta dönük binlerce plan değişikliği değil kenti gözeten plan disiplini varsa; bunun nedeni de yapılaşmada bilimsel ve kamu yararına denetimin kurumsallaşmış olmasıdır...

Bu nedenle, örneğin ülkeyi berbat binalarla donattı diye TOKİyi kapatmak ya da kıyıları, ormanları yapılaşmaya açarak pazarlıyorlar diye bakanlıkları yok etmek nasıl saçmaysa, imarda akıllarına eseni yapıyorlar diye bunu önleyici düzenlemeler yerine tutup demokrasinin beşiği kurumları ortadan kaldırmak da o kadar ilkel bir yaklaşımdır.

Kaldı ki yasanın kapatmadığı büyükşehir, il ve ilçe belediyelerinde doruğa çıkan imar yolsuzlukları da manşetlerdeyken sadece beldeleri idamla cezalandırmak nasıl bir adalettir?

Bilim ve demokrasi

Bizce çözüm, bilimi dışlamayan demokrasidedir...

Yani, bir yandan daha fazla belediye kurarak ülkedeki demokratik yerel yönetim sayısını arttırmak; bir yandan da şehirciliğin ve toplumsal çıkarların öngördüğü bir imar düzenini sağlamak...

Bunun için de belediyelerin imar yetkilerini kullanmalarına kenti, çevreyi ve toplum yararını gözeten koşullar getirerek planlamada bilimsel ve kamusal denetimi yaşama geçirecek yasalar geliştirmek...

İşte bunları yapmadan, küçük belediyelerdeki imar talanını da büyük belediyeler yönetsinanlamına gelen böyle bir yasayı kim nasıl akıl edebildi; TBMMden nasıl geçebildi; Çankayadan nasıl onay alabildi, hayret doğrusu!..

 

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları