‘Mevkufen İdam’

22 Kasım 2013 Cuma

Fatih Hilmioğlu’nun avukatı ve ağabeyi Hayati Hilmioğlu haykırıyor:
- Adam öldürüyorlar, imdaaaat!..
Devlet katından çıt yok!
Sorumlular, yetkililer sus pus!
Şu anda Türkiye’nin çeşitli yerlerinde teamüden (kasten) adam öldürülüyor.
Bunun önüne geçmesi gerekenler, kollarını kavuşturmuş, seyrediyor.
Değerli bir doktor ve bilim adamı Fatih Hilmioğlu şu anda tutuklu ve aynı zamanda karaciğer kanseri, şeker, böbrek tahribatı gibi ağır hastalıklardan mustarip.
Hilmioğlu’nun cezaevinde kalamayacağı yolunda üç tane rapor var. Devletin Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden verilmiş bu raporlara karşılık, İstanbul 13. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi 18 Şubat 2013 tarihinde mevkufun (tutuklunun) cezaevinde kalmasının kesin hayati bir tehlike teşkil edip etmeyeceği konusunda rapor talebiyle, Adli Tıp Kurumu’na başvuruyor.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin bu doğrultuda daha önce verilmiş bir raporu var. Adli Tıp Kurumu da aynı yönde rapor verirse Hilmioğlu mecburen tahliye edilecek.

***

İstanbul 13 Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı 18 Şubat 2013 tarihini taşıyor. Yani o zamandan bu yana, tam dokuz ay geçmiş.
Adli Tıp Kurumu tam dokuz aydır bu konuda görüşünü açıklamıyor.
Ne bekliyorlar dersiniz?
Konunun nihai çözüme ulaşması ve artık rapora gerek kalmamasını mı?
Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, tutuklu statüsünde. Her ne kadar hakkında Ergenekon davasından verilmiş 23 yıllık bir hapis cezası varsa da henüz hüküm kesinleşmediğinden Hilmioğlu’nun statüsü “tutukluluk.”
Tutukluluk, bilindiği gibi, sanığın kaçması, delilleri yok etmesi, tanıklar ve sanıklar üzerinde baskı oluşturması gibi olasılıkları önlemek üzere başvurulan bir tedbir.
Daha doğrusu demokrasilerde öyle.
Tutukluların da mahkûmların da, hapishane idaresinin, yargının, devletin özüne dokunamayacağı, kullanılmasını sağlamakla mükellef olduğu hakları var.
Sağlığının korunması, gerektiğinde tedavi görmesi bunlardan biri.
Tutuklu veya hükümlünün, cezaevinde kalması hayati tehlike oluşturuyorsa, o zaman tahliye edilir ve tedavisi için gereken yapılır
Hilmioğlu’na bu yapılmıyor, hâlâ hapiste. Böyle giderse, bu durumda hapiste tutulduğundan ölecek.
O zaman da bir tedbir olan tutukluluk, ölüm cezasına dönüşmüş olacak.

***

Böylelikle, bir “mış gibi ülkesi” olan Türkiye’de yeni bir ceza ve infaz yöntemi bulunmuş olacak:
“Mevkufen idam” yani tutukluluk yoluyla idam ve süreci içinde infazı.
Yargıcın Hilmioğlu için bir tedbir olarak verdiği tutuklama kararı süresi içinde infazını da öngören bir idam kararına dönüşmüş bulunmaktadır.
Totaliter Türkiye dünya ceza hukuku literatürüne, yeni bir kavram eklemiş bulunuyor.
Tutuklama gerekçelerinin olup olmadığını ince eleyip sık dokumaksızın, sağlık durumu bozuk biri içeri alınıyor ve cezaevinde bulunması kesin hayati tehlike teşkil eden bu kişi tahliye edilmediğinden ölüyor, böylelikle de tedbir olan tutukluluk, anayasaya aykırı olan ölüm cezasına dönüşüyor.
İşte mevkufen idam bu.
Bunu ben değil, Tayyip Erdoğan damgalı rejim icat etti.
Ben yalnızca adını koydum.
Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu bu durumdaki tek kişi değil. Kayhan Ayhan ve Hazal Ocak’ın 15 Kasım Cuma günkü Cumhuriyet’teki, haberinde belirtildiğine göre, 544 hükümlü ve tutuklu cezaevinde bulunmaları hayati tehlike oluşturduğundan tahliye bekliyorlar
“Canım o kadar hasta oldukları ne malum” diye sormayın!
Şimdiden, 14 tutuklu Adli Tıp Kurumu’ndan rapor beklerken, yaşamlarını yitirmiş ve böylelikle, 14 mevkufen idam cezası daha infaz edilmiş olmaktadır.
Tutuklama hâkim kararıyla olduğuna göre, bu da yargı kararıyla yargısız infazdır.
Hayati Hilmioğlu feryat ediyor:
- Adam öldürüyorlar!.. İmdaat!.. Vicdan sahibi bir Allah’ın kulu yok mu?!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları