Perihan Ergun

Torbadan Öcü Çıktı

18 Eylül 2014 Perşembe

Uzun süredir torbadan ümitle çıkması beklenen kanunlar içinde en önemlilerinden ikisinden biri Milli Eğitim Bakanlığı’ndan yıllardır atama bekleyen binlerce öğretmenle tescilli maden ocaklarında yeniden işe alınmaları ümidini taşıyan işçilerdi.
Bu iki beklentiden de üste çıkan şaşırtıcı, demokrasiye, insan haklarına ters düşen, ancak ve ancak totaliter faşist yönetimlerce, kişi haklarını yok sayan yasaların düzenlendiği ülkelerde rastlanabilen yasalara öncelik verildiğini şaşkınlık ve üzüntüyle gördük. Demokrasi dışı, ancak mahkeme kararlarıyla kişilerin özel yaşamlarına girilebileceği kurallarını hiçe sayarak araştırmalar oluşturulmuş. Bu yasadışı işlemin başta ana muhalefet olmak üzere Meclis’teki öteki partilerce de Anayasa Mahkemesi’ne taşınabileceğini ummak istiyorum.

***

Ülkenin kalkınma ve çağdaşlaşmasında en önemli yeri olan M.E. Bakanlığı’ndaki karmaşa ve hak yemelerin, yıllarını milli eğitime vermiş bir öğretmen ve idareci olarak, çocuklarını okutmak istemindeki halkımıza, eğitilmesi önkoşul olan yavrularımıza, ülkemize önlenemez zararlar getireceği endişesini taşıyorum. Öyle ki ilköğretime başlayan 5-6 yaş düzeyindeki öğrencilerin evlerinden yürüyerek ulaşabilecekleri okulları İHL’lerine çevirerek, onların kilometrelerce uzaktaki ilkokullara yönlendirilmesiyle zor duruma düşen aileler milli eğitim müdürlüklerinden bu yanlış uygulamanın düzeltilmesini istediklerinde; kendilerine çevrelerindeki İH okulları önerilmekte ve eğer buna karşıysalar çocuklarını özel okullara gönderebilecekleri cevabı verilmekteymiş. Bu denli acımasız aymazlıklar akıllara çocuklarımızın eğitimden yoksun bırakılması amacını taşıdığı ve de yeterli sayıda oldukları bilindiği halde, Milli Eğitim’in düz okullar yerine, akıllara İHO’larının giderek katlanması işlemine giriştikleri olasılığını getiriyor. Zaten bunun ilk adımları anlamsız çarpık 4+4+4’le atılmış ve zararları kısa sürede ortaya çıkmıştı. Çağdaş eğitime darbe vurmak, insanımızı ilim ve kültürden yoksun bırakmak vatana ihanet niceliğindedir. Elbet gün gelir bunun hesabını soranlar da oluşur. Bir de üstüne üstlük öğrencileri eğitim ve öğretimden soğutacak işlemler yetmezcesine, mevcut okul müdürlerinden 309’u ile birçok öğretmenin de bulundukları yerlerinden alınarak değişik okullara tayinleri de büyük tepkilere neden oldu. Eğitim Sen’le diğer eğitim sendikaları oluşturdukları toplu yürüyüşlerle M. E. Bakanlığı’nın hukuksuz işlemine tepkilerini sergilediler. Bakanlığın önünde oturma grevi uyguladılar.

***

AKP iktidarı Gezi olaylarından ürküntüsünü silkinip üstünden bir türlü atamadı.
İşte bunun en açık göstergesi; o günlerin en etkin grubu Beşiktaş Kulübü taraftarlarının oluşturduğu Çarşı grubuna ‘darbecilik’(!?) suçlamasıyla ve takibatla mahkeme açılması- dır. Bu insan haklarına ve demokrasiye aykırı işlem Batılı uygar uluslarca da kınanıcı toplantılarla ele alınmış, tartışılmış ve basın organlarına da konu edilmiştir. Aralık 2014’teki ilk duruşmaya halkın da tepkili duygularla önlendirilemeyecek olan akını belki uyarıcı olabilir.

***

Bu arada ‘açılım’ın getirdiği anadilde eğitim hakkı istemlileri, özel okulların yasal sorumlulukları belirtilmemiş olacak ki terör örgütü niteliğindeki PKK’nin girişimiyle Diyarbakır’ın Bağlar, Şırnak’ın Cizre ve Hakkâri’nin Yüksekova ilçelerinde Milli Eğitim’den kurallara uygun onayı alınmadan yasadışılıkla Kürtçe tabelalar da asılarak üç ilkokul açtılar. Bu arada ihtar amacıyla üç ilkokulu da yakma cüretini gösterdiler. Oysa 620 sayılı özel okullara tanınan yasal hakların içeriğindeki izinlerle bunlar açılabilirdi. İstanbul’daki azınlık ve yabancı okulları Cumhuriyetin kuruluşundan beri bu yasa eşliğinde eğitim ve öğretim vermektedir. Bu okullarda tüm dersler anadildedir. Yalnızca ek olarak M. E. Müdürlüğü’nce atanan Türkçe, Tarih, Coğrafya derslerini verecek öğretmenlerle Müdür Yardımcıları TC öğretmenleridir. Bu koşullarda Kürt dilinde okulların açılmasında hiçbir sakınca yoktur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Torbadan Öcü Çıktı 18 Eylül 2014

Günün Köşe Yazıları