‘Uzlaşma’

22 Ocak 2019 Salı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fazıl Say’ın davetiyle “Truva Sonatı” konserine katılması, farklı tepkilere neden oldu. AKP çevresinde iki tür yorum gördüm:
1- “Fazıl Say, Erdoğan’ın hoşgörüsünü kullandı” diyenler.
2- “Erdoğan’ın kutuplaştırıcı olmadığını kanıtladığını” iddia edenler.
Her ikisi de doğru değildi ama AKP’liler bu yorumları yayarak konseri kendi destekçilerine yönelik propaganda aracı olarak kullandı.
Yeni Birlik, haberi “Say Erdoğan için çaldı” manşetiyle verirken, gazete niteliği bulunmayan Yeni Akit, “Küfürbaz Say’ın ‘itibar’ takıyyesi” başlığını kullanmış.
Cumhuriyetçi, laik kesimde de konser hakkında iki tür tepkiye rastladım:
1- “Fazıl Say da bitirdi kendini” diyenler.
2- “Bu çok güzel bir tablo. Sonunda Erdoğan da bir klasik müzik konserine gitti. Fazıl Say niye suçlanıyor? Uzlaşmaya ihtiyaç var” diyenler.
Konserden sonra medyaya dağıtılan fotoğraflara baktım. Erdoğan, yanına eşi Emine Erdoğan ve ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham’i de olarak gitmiş etkinliğe. Konserden sonra sahneye çıkıp konuşmuş: “Çanakkale eyvallah, İzmir eyvallah ama bir de şimdi Ankara, İstanbul lazım. Ankara’yı Külliye’deki Opera’da yapalım, diğerini, İstanbul’da da Harbiye merkezde yapalım” diyerek Fazıl Say’a yeni konser davetleri yapmış. Bir de Âşık Veysel plağı armağan etmiş.
Bu sahneleri, sosyal medyada, “Erdoğan ayakta alkışlandı!” diye paylaşıyordu AKP’liler... Konserden sonra ise, Fazıl Say kuliste Erdoğan’a CD imzalamış.
Ben “uzlaşmaya ihtiyaç var!” diyerek bu görüntülerden sevinç duyanlardan değilim. Toplumdaki kutuplaşmadan herkes yıldı ve bunun bitmesi elbette iyi ama uzlaşılan nedir diye de sormak gerekir.
Kiminle uzlaşılıyor?
Daha bir iki hafta önce bu ülkenin saygın sanatçıları Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’a “sanatçı müsveddeleri” diyenle mi?
Berkin Elvan’ın annesini yuhalatanla mı?
“Her kürtaj bir Uludere’dir” diyenle mi?
Kininin davacısı dindar bir gençlik isteyenle mi?
“İki ayyaş” diyenle mi?
Bu listeyi uzatmak mümkün. 16 yıl boyunca ötekileştirilip hakarete uğrayanların sayısı epey fazla. Laik Cumhuriyet rejimi, demokratik olmayan seçimlerle değiştirilirken, Cumhuriyetçi ve Atatürkçü görüşleriyle öne çıkan bir sanatçının Erdoğan’ı konserine davet etmesi, sıradan bir olay değildir. Çünkü bu davetin ve konserden yansıyan görüntülerin, “iktidarı kabulleniş” anlamında yorumlanması kaçınılmazdır.
Fazıl Say’ın annesinin vefatı üzerine kendisine başsağlığı telefonu eden Erdoğan’a teşekkür etmesi elbette insani bir durum ve görgü gereği yerinde bir davranış. Ancak onun ötesine geçip seçim ortamında onu konserine davet etmesi, AKP tarafından kullanılacak bir manzara yarattı.
Bugüne kadar iktidar ile çeşitli nedenlerle buluşan birçok sanatçı, Cumhuriyetçi ve laik kesimden tepki gördü. Şimdi aynı görüntünün içinde Say olunca niye alkışlamamız gerekiyor?
“Bıktık artık. Hep kavga mı edeceğiz! Ne var bunda?” diyenlere hatırlatırım: Siyasetçiler, belli dönemlerde toplumda saygınlığı olan isimlerle, sanatçılarla yakınlaşma içine girer. Hele bir de rejim böylesine şaibeli bir şekilde değiştirilmiş ve meşruluğu tartışılıyor ise, bu tip yakınlaşmalar, toplumda kabul edilebilirliği sağlamak adına, onlar için bulunmaz bir halkla ilişkiler çalışmasıdır. Baskıcı rejimin tüm ağırlığıyla hissedildiği bir seçim öncesinde bu durum, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaramıştır.
Fazıl Say, iyi niyetle bir sanatçı olarak Erdoğan’ı konserine davet etmiş olabilir; bunu bir “uzlaşma” olarak da düşünmemiş olabilir. Ancak, ne yazık ki, yarattığı etki budur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları