Feyzi Açıkalın

Müstakbel Kenevir Ve Avokado Yetiştiricileri Derneği

23 Ocak 2019 Çarşamba

Bu makale, birbirine hiç benzemez iki bitki olan kenevir ve avokadonun, zamanla birbirine koşut hale gelen bir zaman dilimindeki hazin öyküsünü anlatır…

Tancalı ünlü seyyah İbn Batuta 1332 yılında Anadolu’ya Alanya limanı üstünden ayak bastığında, şehrin emirine götürülür. Denize nazır sefa bahçesindeki bir köşkte oturmakta olan emirin saçlarının boyalı olduğu, konuk gezginin dikkatinden kaçmamıştır.

Seyyah Batuta, Seton Llyod ve Storm Rice’ın 1958 yılında yazdıkları “Alanya” kitabında, Alanyalıları hoş sohbet, misafirperver insanlar olarak tanımlamaktadır. Batuta’ya göre ahalinin tek kusuru haşişe olan düşkünlüğüdür!

Yıl 1933 Antalya’da, Tarımsal Araştırma Enstitüsü kurulması için harekete geçilir. O tarihte I·sveç’ten sıcak iklim nebatları mütehassısı Dr. T. A.Tengwall, kuruma sözleşmeli müdür olarak getirilmiş ve ilk yapılanma çalışmalarını organize etmiştir.

Kurulan, “Sıcak İklim Nebatları İstasyonu” ile, daha o yıllardan tropikal bitkilerin Antalya çevresinde yetiştirilmesi planlanmaktadır. Nedense, sonradan bu düşünceden vaz geçilmiş, ağırlıklı olarak muz ve narenciye üretimine yoğunlaşılması kararlaştırılmıştır.

Bu amaçla kurulan Antalya Narenciye I·stasyonu’na bağlı olarak da, Alanya’da Limon Fidanlığı Teknikerliği oluşturulmuştur. Alanyalının kısaca “Fidanlık” dediği bu alan, yıllarca bölgenin fidan ihtiyacını karşılayacaktır.

Yıl 1959 Alanya fidanlığına deneme amaçlı dört adet avokado fidanı getirilir. Oysa kasabadaki evlerin önünü, belki de gölge yapsın diye çok uzun yıllardan beri yabani avokado ağaçları süslemektedir. 1969 yılında ise fidanlıkta avokado üretimi başlar. Bu arada, bilin bakalım fidanlığın halk arasındaki adı nedir? Millet Bahçesi!

Tam da aynı yıllar Alanya’da turizm başladığı dönemdir. Kasabaya gelen ilk konuklar Fransızlardır. Yeni destinasyonlar keşfetme isteğindeki özgür Batı insanı, artık nasıl bir arz ve talep oluştuysa Alanya’da kenevir içiciliğiyle tanışır!

Kasabada o yıllarda yaygın kenevir üretimi yapılmamakta ama ot ihtiyacı(!) evlerin merdiven kenarlarına yerleştirilmiş Vita Yağı tenekelerine ekim yapılarak giderilmektedir. Daha küçük tenekelerdekiler ise pencere önlerinde süs(!) niyetine yerleştirilmiştir.

Kasabada “Mahmutseydi Otu” olarak bilinen kenevirin talebe göre ekimi hızlanınca, buna bağlı suçlar da artmaktadır. Kasabanın ilk avukatlarından olan babam, hakim karşısına çıkan müvekkillerine, “satıcı değil, içici olduklarını söylemelerini” öğütlemektedir!

1980’lerden başlayarak avokado, yalnızca şehirdeki ağzının tadını bilen insanlar tarafından tüketilirken, 2000’li yıllar sonrasında ülke ölçeğinde yaygınlaşmaya başlar. Daha sonra şehirde Avokado Üreticileri Birliği kurulur.

103 dönüm genişliğindeki fidanlığı ise hüzünlü bir son beklemektedir. 2006 yılında özelleştirilmek istenirken, birileri o birinci derecedeki verimli tarım arazisine inşaat yapmak için talip olur. Alanya Ziraat Odaları araya girerek 2006-2009 yılları arasında burasını fidan yetiştirmek için kullanır. 2010 yılından sonra fidanlık, devlet hastanesi yapılmak üzere boşaltılacaktır.

Kenevir ekimi ise, ondan çok daha zorlu rakipleri olan sentetik uyuşturuculara talebin artmasına rağmen geleneksel bir bitki olarak, tarlaların ve bahçelerin karanlık köşelerine, ormanlık alanlara ve hatta özel düzenekle, ağaç tepelerine bile yerleştirilerek günümüzde de devam eder.

 

Derken birgün devlet, sınırlı tutttuğu kenevir ekimini, tehlikeli uluslararası sularda dolanma pahasına(!) genişleteceğini söyler. Hatta bu üretimden, 4 milyar dolar olduğu söylenen dünya kenevir pazarının kat be kat üstünde gelir öngörmektedir.

Aynı günlerde Ankara’da bakanlık düzeyinde yapılan bir toplantıda, Alanya’daki orman niteliğini kaybetmiş iki hektar araziye avokado ekiminin yapılması Bakan Berat Albayrak’a teklif edilir. Teklifi sunan, bir tarım kuruluşu değil ama sanayici ve iş adamlarından oluşan bir dernektir.

Müstakil Sanayici ve I·şadamları’ndan oluşan bu derneğin, devlet arazisinde neden tarım yapma işine talip olduğu düşünülmekteyken, arkasından bir başka haber daha gelir: Aynı kurum ulusal ölçekteki kenevir üretimine de talip olmaktadır!

Anlaşılan artık, kenevir eskiden olduğu gibi küçük işletmeci köylünün Vita yani “yaşam, hayat” demek olan paslı yağ tenekelerinde değil, sanayici ve iş adamlarının himayesindeki büyük alanlarda üretilecektir. Aynı şekilde, yaşamın özü olan spermlerin üretildiği avokado da( Aztekler avokado adını testisten ilham alarak vermiştir!) MÜSI·AD’a emanettir.

Ne yaman bir çelişkidir ki, tarımı yok eden devlet, kalan küçük kırıntıları da vatandaşının elinden alarak parsayı “Müstakbel” büyük üreticisine teslim etmeyi düşünmektedir… Artık, ucundan kime ne kadar pay düşecekse!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları