Saf vatandaş soruları...

27 Ocak 2019 Pazar

1- Her yerden, kuyulardan, mağaralardan, ahırlardan sahte seçmen kâğıtları, gönderilmemiş çuvallar dolusu oy fışkırıyor ama YSK Başkanı kendinden çok emin bir eda ile, “hayali seçmen, gönderilmemiş oy çuvalı yok” diye cümle âlemi yalancılıkla suçluyor. Seçim öncesi ayan beyan ortalıkta olan bu durum, neden CHP, HDP ve İYİ Parti tarafından bir fırsata çevrilmiyor. Onlarda tık yok. Ben saf bir vatandaş olarak bir soru soruyorum: “Seçimleri boykot ederseniz ne olur?” Zaten bütün kurumlar tek kişinin kararlarıyla yönetiliyor, Cumhurbaşkanı bir ay önceden ilan etmiş, “beğenmediğim belediye başkanları olursa hemen kayyım atayacağım”. Bizi neden bir seçim gerilimine sokuyorsunuz, olmazsa ne olur, iç savaş mı başlar? Meraklanmayın, saf bir vatandaş olarak söyleyeyim, “çıkacaksa öyle de çıkar böyle de!”... Hadi bakalım seçilmişlerin yerine yeniden kayyım atamaya başlayın! Eh milletin burasına geldi. Benden söylemesi.
2- Şimdi günümüzün en önemli meselesine, Cumhurbaşkanı’nın Fazıl Say’ın konserine gitmesine gelelim. Davet edildi gider. Benim saf bir vatandaş olarak buraya kadar hiçbir lafım yok. Bir yığın söz ediliyor, bence çoğu buzağı altında öküz arama. Ancak ne zaman ki konser sonrası Fazıl Say instagram’dan düşünceleri açıkladı, ben de konuya dahil olayım dedim. Fazıl Say, açıklamasında “Hayatta hatalar yapılabilir. Herkes hata yapabilir. Erdoğan da yapar Say da, Ahmet Mehmet de yapar, insanız hata yaparız, hatadan dönmek, hatayı düzeltmek ise erdemdir, insani bir durumdur” diyor. Fazıl Say kendi hatalarından nasıl bir ders çıkarmış bilemiyorum ancak Erdoğan’ın hata değil de bilerek, isteyerek yaptığı işlerin şöyle bir sıralamasını yapmak istiyorum. Örneğin Erdoğan, Gezi olayları sırasında polisin attığı gaz fişeğiyle öldürülen Berkin Elvan’ın acılı annesini, Gaziantep mitinginde, orada bulunan, ona hayranlık besleyen binlerce kadına özellikle yuhalatmıştır. Bu olaya birinci elden tanık olduğumu söyleyebilirim. Herkes biliyor ki, HDP milletvekilleri, seçilmiş belediye başkanları, eşbaşkanları bizzat Erdoğan’ın varlığından feyz alan hukukçular tarafından tam bir hukuksuzluk örneği olarak hapishanelerde bekletilmektedirler. Binlerce genç insan bizzat Erdoğan’ın imzaladığı kararnamelerle işsiz ve geleceksiz bırakılmışlardır. En basiti, Atatürk Kültür Merkezi başından beri Erdoğan’ın istemediği bir yapıydı, adı Atatürk Kültür Merkezi’ydi ve acımasızca yıkıldı, yerine de hiçbir şey yapılmadı. Koskoca İstanbul bir opera binasından mahrum kaldı. Şimdi bunlar Fazıl Say’ın hataları gibi naif hatalar mı oluyor yoksa İslam devleti kurmak için ilerleyen bir ideolojinin saldırıları mı? Nasıl uzlaşılacak? Fazıl Say keşke hiç bu açıklamayı yapmasaydı, bazen susmak da bir erdemdir. Konuşmaya başlanınca birileri de Nâzım Oratoryosu’nda Nâzım’ın şiirinin nasıl sansür edildiğini söyleyiverir. Saf bir vatandaş olarak, iki yıl önce, İspanyol şairi Lorca’nın şiirlerinden yapılan şarkılarla İspanya İç Savaşı’nı ve Lorca’nın trajik ölümünü anlatan müziğin ağır bastığı bir gösteri izlemiştim. Muhteşemdi. Yani demem o ki, dünyada çok fazla güzel işler yapan insanlar var. Fazıl da onlardan biri ama ne olur biraz sussun! Siyası bir ikon olmaya çalışmasın.
3- Gelelim saf bir vatandaşı hayrete düşüren başka bir meseleye. Çok önemli bir meseleye tabii ki, Yılmaz Özdil’in kitabına. Hiç sözüm yok, böyle bir talep varsa arz da ona göre olur. Bunu iktisat okuduğum için iyi biliyorum. Ancak kitabın başlığında, radikal bir devrimci, akıl almaz bir strateji ustası ve inatçı bir yurtsever olan Mustafa Kemal’in “Gazi Mustafa Kemal” olan imzasından neden Gazi sözcüğünün çıkarıldığını gerçekten merak ettim. Önemli bir tanımlayıcı sıfattır. Ayrıca aynı yazarın çocuklara Atatürk’ü anlattığı iddia edilen çocuk kitaplarının birinin başlığı benim çok ağrıma gitti. “Atatürk ve Temizlik”, bu kadar da olmaz. Atatürk sanki sınıfın temizlik kolu başkanı. Ayrıca biyografi özelliği olan bu prestij kitabında hiçbir dipnot olmaması şaşırtıcı, sanki Yılmaz Özdil, hayali seçmenler gibi 120 yaşında ve ömür boyu Mustafa Kemal’le yaşamış. Vallahi inanırım. Sözü bağlayayım, Ege’de bir sahte Mustafa Kemal Atatürk var. Kaşlarını inceltip Atatürk’e benzemeye çalışan bu kişi Ege kentlerinin, ilçelerinin kurtuluş günlerinde '66rak giyip kurtuluşa katılan kortejin başında yürüyor. Özellikle kadınlar ona dokunmaya çalışıyorlar, sürekli onunla fotoğraf çektiriyorlar. Sonra adam frakını çıkarıp sıradan giysileriyle az önce önünden geçtiği kahvede oturup kahvesini yudumlayınca da fırlama birkaç çocuk “Atatürk hortladı, Atatürk hortladı” diyerek ortalığın tozunu atıyorlar. Bu arkadaşın yürüyüşü belediyelere iki yıl önce 3 bin Türk Lirası’na mal oluyordu. Ne demiştik, talep kendi arzını da yaratır. Ne de olsa liberal ekonomi geçerli, bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler! Ve biz saf vatandaşlara düşen bir görev var, ülkenin üstüne dev bir afiş asmalıyız: Her şey satılık!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları