Tenor Mert Süngü’ye alkışlar

03 Şubat 2019 Pazar

Toulouse Operası’nda “Lükres Borjia” fırtınası

Hayat, kimi zaman rastlantılarla güzel... Fransa’nın Toulouse kentinin merkezinde “Capitole de Toulouse” adlı yapı, dünyanın en ünlü yapılarından biri. 18 yüzyıldan beri hem vilayet merkezini hem de görkemli tiyatro ve opera salonlarını barındırıyor. Boyutlarıyla, heykelleriyle, süslemeleriyle göz kamaştırıcı. Yapının görkemi kadar, buranın müzik yaşamı da çok zengin... Yolum Toulouse’a düştüğünde “Capitole de Toulouse”da Donizetti’nin “Lükres Borjia” (Lucrezia Borgia) operası oynuyordu; soluğu orada aldım. Ama en büyük sürpriz başrolde bir Türk tenorun Mert Süngü’nün oynadığını öğrenmem oldu...
Baştan başlıyorum:

Oyundan operaya
Victor Hugo’nun iki eseri 1830’larda sahneye çıktığında, ilki büyük başarısızlığa, ikincisi büyük başarıya ulaşır. İlki “Kral Eğleniyor”; ikincisi “Lükres Borjia”dır. İlkini 20 yıl sonra Verdi besteleyeck (Rigoletto); ikincisini ise ilk sahnelenişten hemen sonra Donizetti besteleyecekti.
“Lükres Borjia”, Donizetti’nin en güzel, en dramatik aryalarını ama aynı zamanda solistler için söylenmesi en güç parçaları içerir. Çok boyutlu, karmaşık kişilikleri bir araya getiren, çok katmanlı dramatik olayları barındıran opera Bel Canto repertuvarının en zorlularındandır.
Lükres Borjia Hugo’nun eserinde tam bir “canavar ruhlu kadın”dır. (Gerçek yaşamda -15. y.y.- din ve politikaya alet edilmiş ama tüm sanatların ve edebiyatın koruyucusudur da.) Donizetti’de ise “canavarlığı” hafifletilmiş ama yine de “kötü”dür.

Sahnede entrikanın binbir tonu
Genç Şef Giacomo Sagripanti yönetiminde Capitole Orkestrası yerini aldı. İlk notalar. Ve dev sahnede Capitole Korosu... Beyaz, siyah ve grinin binlerce tonu sahnede devinim içinde... 3-4 işlevsel pano. Bu panolar dantel gibi, hem saydam hem gölge oyunlarına elverişli. Yerdeki zemin, tepedeki tavan bütün görüntüleri çoğaltan, yansıtan parlaklıkta, sanki bir ayna...
Bu siyahlar ve gölgeler arasında daha ilk andan kendimizi entrikanın, kötülüklerin, karanlık ilişkilerin içinde buluyoruz. Sahnedeki suç ortaklığı bize de bulaşıyor.
Muhteşem dekor ve kostümler arasında yönetmen Emilio Sagi, görsellikten çok, oyun kişilerinin duygularını ön plana çıkarmayı yeğlemiş; Lucres Borjia karakterine nispeten insaflı yanaşmış.

Usta solistler bütünlüğü
Bu karanlık ve sinsi puslu atmosferin ortasına süzülen gondoldan bembeyaz bir “kuğu” iniyor... Lucrezia’nın ta kendisi... Fransızların ünlü sopranosu Annick Massis. 60 yaşına karşın sesinin hiçbir özelliğini kaybetmemiş, rolünü muhteşem inceliklerle dokuyan bir sanatçı... Dişiliği, kadınlığı, anneliği, şefkati, intikamı, öfkeyi hırsı, kini, hepsini hakkını vererek çok yönlü oynuyor ve söylüyor... Finalde kan kırmızı giysileri içinde sesini de oyunculuğunu da değiştirme gücüne sahip.
Terk ettiği oğlu Genarro rolünde ise Türk tenor Mert Süngü. Sanki doğuştan bu rol için yaratılmış. Sıcak, duru, rahat, geniş bir yelpazeye yayılan, doğal bir sesi var. Oyunculuğu da hem doğal hem minimalist ve iyi ki öyle çünkü o zaman bu muhteşem aryaların tadına daha çok varabiliyoruz. Soluk alıp verir gibi söylüyor. Anne-oğul ikili sahneleri olsun; Gennaro ve yakın arkadaşı Orsini (Mezzo soprano Eleonora Pankrazzi) ve Lucresya ile kıskanç kocası Ferrare Dükü (Bas Andreaas Bauer Kanabas) sahneleri olsun hep alkışlarla kesilecekti.

Cazdan Bel Canto’ya
Dört dörtlük bu prodüksiyonda, operayı izlerken acaba milliyetçilikten dolayı mı Mert Süngü’yü bunca beğeniyorum diye kendi kendime sormadım değil... Ama perde kapandığında alkışlar ve tekrar tekrar sahneye çağırmalar, endişelerimi yersiz çıkaracaktı.
Temsil sonrasında kendisini kutlamaya gittim. Daha önce internette hakkında bilgilenmiştim. (En kapsamlı yazı “Sanattan Yansımalar” portalında İsmail Hakkı Aksu’nunki.)
1986 doğumlu. Mimar Sinan’dan. “Hocam Suat Arıkan” diyor başka bir şey demiyor. Ve 8 yıldır Türkiye’ye uğramamış... Evi Almanya’da Dresden’de, ama İtalya’da (Verona, Napoli, Roma, Trieste vb.), Fransa’da, Almanya’nın birçok kentinde sürekli söylüyor... Hakkında çıkmış birbirinden övgü dolu yazılar... Geniş bir repertuvarı var. Bel Canto rollerinde uzmanlaşmış... 2021 yıl sonuna dek dolu. Önümüzdeki günlerde Napoli San Carlo Operası, Bari Operası ve Japonya’da Belcanto Festivali var.
Sohbetimiz sırasında müziğe gitarla başladığını; önceleri caz türü ve pop söylediğini öğreniyorum. Ünlü şancı Shirley Verrett bir gün rastlantı sonucu şarkısını dinliyor ve “siz ne yapıyorsunuz, opera söylemelisiniz” deyince hayatı değişiyor...
Hayat böyle bir şey işte. Ne mutlu böyle insanlarımız da var...
Yolun her daim açık olsun Mert Süngü...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları