İzmir zamanıdır!

04 Şubat 2019 Pazartesi

Toplumsal yapının dayanakları olan hukuk, özgürlük ve barışı unutturmaya çalışan ve onca kırıp döktükten sonra sanatçılara karşı sıcaklaşma çabalarına giren yeni rejimin büyük derdi ekonomidir.
Yerel seçimlere iki aydan az bir süre kaldı. Şimdiye dek düşünsel içerik kazanmayan yerel seçim çalışmaları, iktidarı sarsacak bir noktaya, ekonomik bir düzleme taşınmalıdır.

Ekonomi bel veriyor
Devletin gerçekliği kuşkulu resmi istatistikleri ne derse desin, ekonominin ne kadar sağlıksız olduğunun, iki yaşamsal göstergesi var:
İşsizlik ve enflasyon. İşsizlik toplumsal dokunun kaldırabileceği sınırları çoktan aşmış bulunuyor. Yeni adıyla Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Ocak 2019 verilerine göre toplam işçi sayısındaki azalma 2018 Temmuzu’na göre 709 bin 681 kişidir. Son altı ayda bu kadar işçinin işsizler ordusuna katılmış olması üretim, gelir ve tüketim azalması anlamına gelir.
Enflasyon dizginlenemiyor. Yeni rejimin en büyük baş ağrısı gıda enflasyonudur. Et ürünlerine yaklaşamayan, süt ürünlerinin artan fiyatları karşısında şaşkına dönen tüketici için artık sebze ve meyve fiyatları da el yakıyor. Reis yönetimi çözümü polisiye önlemlerde arıyor; depo baskınlarına başvuruyor, market - pazar kavgasını kaşıyor.
Ekonominin kırılganlığının ana nedeni yanlış yönetilmesidir. Özellikle merkezi hükümetin, yol, köprü, havaalanı, şehir hastaneleri gibi büyük ihalelerinde ve en son örneği Arifiye Tank Palet Fabrikası’nda yaşanan özelleştirmelerde çağrılı ihale yöntemi uygulayarak, yandaş sermayeyi desteklemesi, ekonomiyi çıkmaza sürüklemiş bulunuyor.
Aynı AKP iktidarı, şimdi de kalkmış, kazandığı yerel yönetimlerin ihalelerini, açık, eşit ve yarışmacı yapacağı sözünü veriyor. Bakalım kaç milyon seçmen bu ikiyüzlü tutumu onaylayacak?

Öncü örnek olmalı
Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, yerinde bir kararla, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı gösterildi.
Soyer, özgürlük, eşitlik, doğal ve tarihsel çevre ve barış ile temellenen bir anlayışla Seferihisar’ın kadınlarını, çocuklarını, gençlerini de içeren, eğitim, kültür ve sanatla harmanlanan demokratik, katılımcı yerel yönetim uygulamalarıyla büyük başarılara imza atmış, sorunlara halkla birlikte çözümler üretmesiyle dikkat çekiyor.
Bu uygulamaların en önemlilerinden biri Tohum Seferberliğidir. Bu kapsamda Can Yücel Tohum Merkezi kurularak yerel tohumların saklanması; fide genetiği ile oynanmamış 280 tür tohum üretilmesi; her yıl yapılan tohum takası şenlikleriyle üreticinin yerel tohumla buluşması ve bu çabaların kalıcılaşarak yalnız yöreye değil tüm ülkeye yayılması sağlanıyor. Bu doğrultuda, ayrıca, karakılçık buğdayından Ata ekmeği üretilmesi, mandalina ve zeytincilik girişimleri; tarımsal kalkınma kooperatifi ve tanzim satış düzenlemeleri dikkat çekicidir. Böylelikle yalnız tarımın gelişmesi sağlanmakla kalınmıyor, iş bulma olanakları da yaratılıyor. Çok daha önemli olarak gıda enflasyonunun Seferihisar’da yaşayanları ezmesi bir ölçüde de olsa önleniyor.
Soyer, Osmanlı’dan bu yana bu ülkenin ekonomisi ve kültürüyle dışa açılmasının motoru olan; Şubat 1923’te Mustafa Kemal’in katılımı ve 1135 delege ile toplanan İktisat Kongresi’ne ev sahipliği yapan; küreselleşmenin henüz doğmadığı o günlerde Cumhuriyetin kuruluşunun içerdiği ileri görüşlülüğün de simgesi olan Enternasyonal Fuarı oluşturan ve geliştiren; 1970’lerde halkı enflasyondan korumak üzere tanzim satış mağazaları - Tansaş’ı yaşama geçiren İzmir’in, bu ve benzeri geçmiş deneyim ve birikimlerini Seferihisar’da büyük bir başarı ile uyguladığı halkçı yaklaşımlarıyla harmanlayarak; İzmir’in tüm ilçeleriyle işbirliği içinde, yerelden evrensele uzanan yepyeni bir yerel yönetim örneği oluşturma görev ve sorumluluğuyla karşı karşıyadır.
Çünkü Türkiye’nin demokraside ve ekonomide, acilen yeni bir İzmir öncülüğüne gereksinimi var!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları