Enver Aysever

Cambaza bak cambaza!

06 Şubat 2019 Çarşamba

Türkiye bağımsızlığını çok zaman önce yitirmiş bir ülke. Gerici iktidarlar ABD’nin kuyruğuna takılarak, Menderes’ten bu tarafa çöküşü hazırladı. Üretmeyen, yaratmayan bir halk köledir. Köleliğin en sert günlerinden geçiyoruz. Neo-liberal siyaset garip bir “özgürlük” tarifi yapar, esir düştüğünü anlamazsın. Kavram parlak, büyülüdür. Üzerinde öylesine tepinildi ki, onun adına öyle zulümler yapıldı ki, korkak olduk liberallerin sunduğu sahte özgürlükten!
Yine zor dönemeçteyiz, garip işbirlikleri var, ortaya çıkan tabloyu geleneksel algıyla yorumlamak hiç kolay değil. Şuradan başlayalım, dün Ergin Yıldızoğlu haklı olarak Kemalist/Ulusalcı çevreyi uyardı. “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” cümlesinin içini boşaltarak, farkında olmadan siyasal İslamcılarla yan yana düşmeyin, diye. Haklı. Perinçek ekibi AKP ve MHP’ye eklemlendi, tuhaf bir gerici cephe oluştu. Öte yanda hızla Mustafa Kemal çizgisinden uzaklaşan, nerdeyse sosyalistlerden kaçan bir CHP var. (Sakın Alper Taş örneğine aldanmayın)
Ortağı İYİ Parti, her tutumuyla tartışmalı bir oluşum. Destekçileri HDP! Üç partinin de emperyalizme, AB’ye, ABD’ye nasıl baktığı tartışmalı. Yazık ki iki cephe de farklı tonlarda neo-liberal. Sınıf vurgusu yok örneğin. Piyasa anlayışına itiraz eden yok! Bu koşullarda sağlıklı siyaset oluşması mümkün mü? Oyun her koşulda AKP’nin, yani küresel sermayenin kazanması üstüne kurulu.

Bu sürdürülebilir mi?
RTE için kurgulanan başkanlık biçimi her gün sorun yaratıyor. Çağa uygun değil, bunca hızlı akan dünyayı, her meseleyi bildiği varsayılan birinin ruhsal durumuna göre okuyamazsınız. Sürekli kriz üreten bu yapı; daha sertleşmekten başka seçeneğe sahip değil. Ya da yetkiyi kurumlarla paylaşacak Saray, kendini denetime açacak, ifade özgürlüğünü tanıyacak. Bu işine gelir mi?
İttifak denilen nedir? Kutuplaşma üzerinden, her koşulda sayısal üstünlüğü sağlamak. Yani, ırkçı/dinci söylemlerle halkı tavlamak, popülist yaklaşımlarla (örneğin doğrudan yardımlarla) iktidarını sürdürmektir amaç. Bu yöntem sonuç verdi şimdiye dek. Yalnız unutmayalım ki sıkışıklık derin. Dış siyaset ve iktisadi kriz korkunç sonuçlar verecek. Esed oldu Esad yeniden ama bu tür tutum değişikliği krizden kurtulmaya yetmez.
Lümpenliğin erdem, cesaret gibi sunulduğu bu dönem sislidir. Ancak örgütlü yapılarla, yoldaşlık üzerinden kendini koruyabilir kişi. Farklı okumalarla dünyayı kavramak bu yolla mümkündür. Her an türlü kirli bilgilerle kafa karışıklığı yaşamak mümkün. En son Venezüella meselesinde olduğu gibi, bir anda sanki RTE ile aynı yerde gibi görebilirsiniz kendinizi. Oysa eğer Suriye konusunda doğru tavır almadıysanız, Maduro’nun yanında olmak hiçbir siyasal anlam taşımaz. Değişen dünya dengelerini sağlıklı görmek için küresel saldırının nereden geleceğini kestirmek gerekir. Bir de küresel saldırının tarifini iyi yapmak lazım.
Türkiye Menderes’ten bu yana sağcı dil ve uygulamalarla cahilleşti, bu eğitim düzeniyle de daha uzun süre böyle kalacağa benziyor. Elbette cehalet üzerine inşa edilen iktidarlar sert çöküş yaşar. İtiraz edilmesi gereken budur. Üstelik cehalet salt AKP’yi ele geçirmiş değildir. CHP’de kullanılan dile, yapılan tartışmalara bakın, nasıl düşünsel sefalet çağında olduğumuzu iyice anlarsınız. Şeyhler, müritler hayatın her alanında. İktidar kadar, göstermelik muhalefet de yararcı, cahildir.

Çözüm var mı?
Dünyanın çalkantılı dönemde olduğunu görerek, ülkemizin bunun dışında olmadığını kavrayarak: “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” aymazlığından kurtulmak gerek. Diyalektik işleyecektir. O gün çok çalışmaya hazır olmalı ve mutlaka donanımlı biçimde karşılamalıyız durumu. Devrim için cahil kalabalıklara gereksinim yok. Ne dediğini bilen yoldaşlarımız olsun yeter. Kimse tarihin, bilimin dışında kalamaz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İflas 25 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları