Cemaatin Haneleri

23 Kasım 2013 Cumartesi

Cemaatin Haneleri
AKP ile ABD’ye sığınmış emekli vaizin cemaati arasında kavgaya yol açan dershanelerin adlarını ve sayılarını, cemaate yakın Rotahaber açıkladı:
“FEM (280), Anafen (213), Körfez (126), Pi Analitik (85), Zirve (66), Maltepe Yenirenk (54), Sabah (21), Işık (15), Sakarya (11), Sur (8), Feza (7), Serhat (8), Zafer Fen (3), Ahi Modern Fen (3), Aral Fen (6), HÜGEM (4), Selçuk Fen (6), Nehir, Kocatepe, Yeşilırmak, Zağnos, Meltem, Nilay, Menba, Aksu, Vefa, İpekyolu, Çağlayan, Merkür.”
Tüm Türkiye çapında toplam 928 dershane. Kıyamet koparacak kadar...

Çöplük
BDP’li Altan Tan demiş ki:
“Laik, Kemalist, ulusal devlet anlayışı tarihin çöplüğüne atıldı.”
AKP’nin Cumhuriyet yıkıcılığına, CHP’nin de olup biten karşısında dut yemiş bülbül haline bakarak yapılan bu yorum doğru gibi gözüküyor...
Yalnız, bir şeyi unutuyorlar: Halkın vicdanını.
Haziran direnişlerinde ilk soluğunu duyduğumuz o dev bir ayağa kalkarsa, çerçöp dinlemez, sürükler götürür.
Şorolop konuşanlara yanıtını verir:
Biz Cumhuriyetimizi, yurdumuzu çöplükte bulmadık, ne yıktırır, ne de attırırız.

Eyyyy...
Usta Teyyüp “Eyyy Diyarbakırlılar” diye başlayan; “Dicle, Ergani, Hani, Hazro sizi gönülden selamlıyorum; Kayapınar, Kocaköy, Silvan, Sur, Yenişehir sizi kalpten, hasretle selamlıyorum. Bugün buradan Şanlıurfa’yı, Mardin’i, Hakkâri’yi, Bingöl’ü, Bitlis’i, Van’ı selamlıyorum” diye devam eden Diyarbakır konuşmasında Mesud Barzani’yi “Kürdistan lideri” olarak tanımladı.
Eyyy Ankaralılar, İstanbullular, İzmirliler, Antalyalılar, Muğlalılar, Eskişehirliler, Çorumlular, Trabzonlular, Erzurumlular...
Biliyor musunuz ki, Usta Teyyüp’ün Diyarbakır’dan adlarını verip selam gönderdiği tüm il ve ilçeler, Başbakan’ın yakın dostu, “Kürdistan lideri” Mesud Barzani’nin partisi KDP’nin haritasına göre, Kürdistan’ın içinde...
Ne diyelim?
Sizlere, gerçekleştirmekte olduğunuz reform ve rönesansta hayırlı işler, bol kazançlar...

Af, Laf
Siz “Cezaevleri boşalsın” sözünden ne anlarsınız?
“Af” değil mi?
Hayır, “Cezaevleri boşalsın”ın karşılığı aslında Başbakan’ın dediğine göre “hayal”miş...
Tıpkı, günümüzde yasağın özgürlük, özgürlüğün yasak anlamına geldiği gibi...

Gidecek Olan
İktidar sözcüleri, kıdem tazminatı konusunda işçi ve işveren kesimlerine “Anlaşın da gelin” dedi ya...
İşin aslı şimdiden belli: Gelecek mart ayındaki belediye seçimlerine kadar, “Biz tarafları uzlaştırıyoruz” diye ebelek gübelek yapacaklar, iktidara yanaşmış sendikalar ile işveren kesimi de havanda su dövecek. AKP seçimleri kazandı mı da havada bulut sen kıdem tazminatını unut!
Gitti gider emekçilerin biricik güvencesi...

Sonuç
Usta Teyyüp’ün Diyarbakır’daki “Kürdistan’ı ilan” toplantısı sonrası AKP yandaşı medyada yazılan çizilenlerden çıkan sonuç:
- Bir sonraki aşama özerklik değil, federasyon olacak.
- Toplumsal barış gerektiğinden PKK’liler ile birlikte Ergenekon ve Balyoz için de af çıkacak.
Çözüm süreci, barış süreci diye ağızlarında eveleyip gevelediklerinin ulus devleti yıkmak olduğu bir kez daha kabak gibi ortaya çıktı.
Ulusal orduya karşı açılan davalar da AKP’nin ulus devleti yıkma aşamasındaki ortağı PKK’yi aklamak için uydurulmuş...

Kim Kime Sığınıyor?
Usta Teyyüp bir yandan diyor ki:
“Yeni Türkiye’de öteleme, horlanma olamaz; yeni Türkiye’de inkâr, ret, asimilasyon olamaz, olmayacak.
Öte yandan diyor ki:
“Bundan 81 yıl önce 21 Haziran 1932’de Hakkâri/Şemdinli’den çok önemli misafirlerimiz gelmişti. Toprakları bombalanmış, köyleri yakılmış, yıkılmıştı. Eşleri, dostları, akrabaları katledilmişti. Yerlerinden yurtlarından, yuvalarından kopmuş, sürgüne hüküm giymişlerdi. Şemdinli’den kardeşlerinin yurduna, yuvasına, hanesine Türkiye’ye geldiler. Buradaki kardeşleri onları muhabbetle kucakladılar. Hoş geldiniz dediler. Burası sizin evinizdir dediler. Tarih boyunca yaptıkları gibi sofradaki ekmeklerini onlarla paylaştılar. Gelenlerden bir tanesi şunu söylüyordu: Biz Türkiye’de asılmayı bekliyorduk. İdam edilmeyi bekliyorduk. Zira Türkiye üzerinde bizi tutuklamak ve asmak için ağır baskı vardı. Ama biz Türkiye’ye seve seve geldik. Çünkü ölsek de Türkiye’de ölmek istiyorduk. Evet bunu söyleyen, Molla Mustafa Barzani’ydi.”
1932’de Molla Mustafa Barzani, ötelenmeden, horlanmadan, inkâr ve reddedilmeden Türkiye’ye sığınmış. Bugün tam tersi, Türkiye; ötelenerek, horlanarak, inkâr ve reddedilerek, Irak’ın kuzeyinde ABD mandası kurmuş olan oğul Barzani’ye sığınıyor!
CHP’li Mehmet Kesimoğlu da Başbakan’a soruyor:
“21 Haziran 1932 tarihinde ‘Yerlerinden yurtlarından, yuvalarından kopmuş, sürgüne hüküm giymiş misafirleri, kardeşçe kucaklayan’ Türkiye’nin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı kimdi?”
Biz şimdiden yanıtlayalım:
Mustafa Kemal Atatürk ile İsmet İnönü’ydü.
Birinin o hor gören, öteleyen, inkâr eden, reddeden benzetmesiyle “iki ayyaş” yani!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aman, Beni Bırakma... 23 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları