Evin İlyasoğlu’ndan eşsiz bir eser: BEN, LEYLA GENCER

07 Şubat 2019 Perşembe

‘Benim hayat hikâyem benim opera dünyam demektir. İnsan köklerini hiçbir zaman inkâr etmemeli. Ben Avrupa’ya gelip Avrupalılaşmadım. Türklüğümü her zaman muhafaza ettim. Türk olduğumu her yerde söyledim. İsmimi de değiştirmedim. Önceleri bazı program notlarında Leila yazsalar, bazı radyo anonslarında Genger deseler de hemen orijinaline çevirdim... Ben hep Leyla Gencer olarak başladım, öyle kaldım.
Her şeyi kendi tırnaklarımla kazıyarak yaptım.
Nasıl mı bu kadar sevildim? Kader. Evet, harikulade bir kader. Kendime verdiğim sözleri tuttum. Hayatın bana arz ettiklerine layık olmak için çalıştım, bunu hak ettim. Şimdi artık misyonumu tamamlamış hissediyorum...”

***

Günlerdir, Evin İlyasoğlu’nun “Ben Leyla Gencer-La Diva Turca” kitabı elimden, kucağımdan düşmüyor. Borusan Sanat ve Yapı Kredi Yayınları işbirliğiyle yeni çıkan kitap bir mücevher niteliğinde... Kâh gözyaşları içinde, kâh gülümseyerek, anımsayarak, özlemle yanıp tutuşarak, sonsuz bir tat alarak yeniden yeniden okuyorum.
En baştan söylemeliyim: Evin İlyasoğlu müthiş bir iş başarmış. Türkiye’den yola çıkıp dünyayı, müzik dünyasını fetheden bu eşsiz değerimizi ele alırken, hem kendi müzik birikiminden, müzik eleştirmeni kimliğinden hem de kurgulama ustalığından yararlanmış.

İç sesler ve dış sesler
Evin İlyasoğlu kitabını üç kanaldan bir dantel dokur gibi işlemiş.
1) Sayısız araştırma, ulaştığı derya gibi malzeme, daha önce yazılanlardan yola çıkarak kendi yorumları...
2) Leyla Gencer’i “konuşturduğu” daha çok divanın iç dünyasına yönelik aradan “yazarın çekildiği” kurmaca bölümler...
3) Ve adı geçen besteci, sanatçı, yorumcu, yazar ve opera eserlerine ilişkin tamamlayıcı, nesnel, ansiklopedik bilgiler... (Bu sonuncusu farklı renkte çerçeveler içinde veriliyor.)
Bu üç kanal (farklı renklerde basılmış olsa da) iç içe geçiyor, birbirini bütünlüyor ve edebiyat tadını yitirmeksizin, eşsiz bir okuma, bilgilenme olanağı sağlıyor.
Evin İlyasoğlu’nun kitabının başına eklediği prolog ve kitabın sonuna eklediği epilog arasında Leyla Gencer gibi bir Diva’yı ve verdiği amansız mücadeleyi çok daha yakından tanımakla kalmıyoruz; geçmişle gelecek arasında; yaratıcılık-yorumculuk ve sanatın gücü arasında keşfedilecek dünyaların açılan kapılarından içeri giriyoruz.

Bitmeyen serüven
Evin İlyasoğlu kitabını bana imzalarken fazla cömert davranmış. Diyor ki: “Sevgili Zeynep’çim, senin bana verdiğin cesaret ve yardım olmasaydı bu kitap çıkmazdı!”
Elbet, doğru değil bu. Elimdeki belgeleri ona verirken, bu kitabı yazacak en doğru kişi olduğunu biliyordum elbet. İlk kez 1992’de yayımlanan (şimdi ALFA’da 20 baskısı çıkan) benim yazdığım “Tutkunun Romanı: Leyla Gencer” kitabında her sefer belirttiğim gibi, tek dileğim, Leyla Gencer hakkında bir değil, sayısız kitap yazılmasıydı. Şimdi en yetkin kalemden bunun gerçekleştiğini görmek, benim için büyük mutluluk. Hep diyorum ya: Leyla Gencer-Bitmeyen bir serüven.
Bu kitapta şimdiye dek hiç görmediğiniz müthiş fotoğraflarla da karşılaşıyorsunuz. Leyla Hanım’ın kendi eliyle hazırladığı ve İKSV’ye teslim ettiği dev arşivden alınmış fotoğraflar... Gerçek bir hazine...
O fotoğrafları gördükçe, bir kez daha içimde o acı depreşti... Leyla Gencer Evi / Müzesi’nin adeta yok sayılmasının, unutulmaya terk edilişinin acısı... (Huuu, sesimi duyan var mı?!)
Ulaştığı tüm malzemeleri açıkladığı “Ben Leyla Gencer” kitabının önsözünde Evin İlyasoğlu’nun şu açıklamasının altını çizdim:
“Bunca malzeme içinde dağılıp gitmeden bu kitabı tamamlamak ve onun hakkında yayımlanmış önceki kitaplara karşın, hâlâ yeni bir ses getirebilmek yine de hiç kolay olmayacaktı. Tek çıkışım vardı: Leyla Gencer’den, onun demir gibi kişiliğinden güç almalıydım.”
Dediğini yapmış Evin İlyasoğlu! O güçle bir mücevher yaratmış! Başta onu ve kitaba emeği geçen herkesi kutluyorum.

Kült film sahneye uyarlandı, Zorlu’da perde açtı
Zorlu PSM’nin DOT işbirliğiyle hayata geçirdiği “Bırak İçeri Gireyim” oyunu, önceki gün Zorlu PSM’de perde açtı. Oyun, Ajvide Lindqvist’in çok satan romanı ve senaryosunu da kaleme aldığı kült film “Let the Right One In”in sahne uyarlaması. “Bırak İçeri Gireyim”, öteki olmanın ağırlığını farklı biçimlerde taşıyan iki çocuk Oskar ve Elias’ın hikâyesini konu alıyor. Oskar, zorbalıkla baş etmeye çalışan bir çocuk. Elias ise Oskar’ın yan dairesine taşınan gizemli, sonsuz bir yaşamın içine hapsolmuş, uzun yıllardır aynı yaşta yaşayan biri.
Murat Daltaban yönetmenliğinde sezon boyunca sahnede olacak oyunun prömiyerine sanat dünyasından aralarında İlker Kaleli, Uğur Polat, Bülent Emrah Parlak, Cansel Elçin, Zeynep Tuğçe Bayat, Selen Uçer ve Özge Borak’ın da bulunduğu birçok isim katıldı. “Bırak İçeri Gireyim” 15 Şubat’ta da tiyatroseverlerle buluşacak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları